Arşiv

Archive for 26/10/2008

Kriz, Kadınlar, Ders Notları, Yeni Gençler ve Erkekler…

·         Ekonomik krize dair… Krizin Türkiye’de Avrupa ülkeleri kadar yoğun yaşayacağını zannetmiyorum. Zaten yoksullukla yaşamaya alışmış bir ülkeyiz. Ancak özellikle otomotiv ve tekstilde büyük işsizlik yaşanacak. Bu krizin çıkacağını biliyorduk, yıllar öncesinde yazdım, çünkü krizler bir an da ortaya çıkmaz. 2000’den beri Paris’e gidip geliyor, kahvelerdeki erkeklerin sayısının arttığını görüyordum. Eğer kahvelerde erkeklerin sayısı artıyorsa bilin ki kriz vardır. Paris’te başlamışsa demek ki Avrupa’da büyük bir kriz görülmek üzereydi… Öyle de oldu, şu anda onu yaşıyoruz. Kriz hükümet yardımlarıyla geçici olarak önlenebilir ama uzun süreli önlenmesinin çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. 1929’da da benzer yöntemler uygulanmıştı. Kapitalizm krizlerini savaşlarla çözer. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra akıllandılar, şimdi birbirlerinin yerine kendilerinden olmayanları öldürüyorlar. Bu bir dünya savaşı ve interlandı geniş, Ortadoğu, Kafkasya, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Kuzey Afrika, Balkanlar, Türkiye… Çünkü buralarda ucuz ve bol, yeterince kullanılamayan ve kapitalist sistemin ihtiyaç duyduğu kaynaklar var. Türkiye’nin eskisi gibi rahat olmasını engelleyen ise uluslararası güçlerin, emeğin fiyatını baskı altında tutmayı sağlayan askeri darbeleri artık istememesi. Onlar askerin gücünü “dışarıda” kullanmasını istiyorlar. Bunu da içeride sendikasız, toplu sözleşmesiz, sosyal güvenliksiz çalışmaya hazır “rıza toplumu” yaratarak sağlıyorlar.

·         Dünyanın bütün kadınları cadılaşın!… Globalizmle birlikte gelen esnek üretim tarzı kadınları çok tehlikeli bir yere getiriyor. Ben buna “Rapunzel kulesine geri dönmek” diyorum. Esnek üretim, emek maliyetlerini düşürüp, üretim saatlerini daha fazlaya çeken, sendikasız, sigortasız bir çalışma biçimi. Esnek üretimle birlikte özel sigortalar cazip hale getirildi ve kadınlar içlerinde her zaman taşıdıkları iç acısıyla davrandılar. Bu acı, çocuklarıyla yeterince ilgilenememekti. Şimdi çalışmayan kadınların çocukları da yuvaya gidiyor ama kadın zannediyor ki evde olduğu zaman kendisine daha fazla vakit ayıracak, evinden çalışırsa daha mutlu olacak. Böylece evler home ofise dönüştü, ama üretim araçlarını bilgisayarı, cep telefonunu kadın kendisi satın aldı. Ev kazaya en müsait alanlardan birisi ama sigortası yok. Çalıştığı saatler tamamen işveren tarafından bloke ediliyor. Yani yeni bir köleleşme döneminin içine giriliyor. Kadın bu kez bunu özgür iradesiyle yaptı, onun için “Rapunzel kulesi” diyorum. Burada kadınlara çok zor bir iş düşüyor, üç maymunu reddetmek. Bence kadın cadı günlerine geri dönmeli. O simyayı yeniden yaratmalı ve bu seferki simya altın değil yeni çağda yeni kadın ve erkeğin nasıl yaşayacağı olmalı. Hayatım boyunca herkes bana “cadı” dedi, üniversitede hocalar arkamdan “cadı” diye bağırırdı. Bundan hiç rahatsız olmadım ve şimdi cadılığın ince akıl, zekâ ve yaratıcılık yanları olduğunu biliyorum.

·         Ekonomik krize dair… Krizin Türkiye’de Avrupa ülkeleri kadar yoğun yaşayacağını zannetmiyorum. Zaten yoksullukla yaşamaya alışmış bir ülkeyiz. Ancak özellikle otomotiv ve tekstilde büyük işsizlik yaşanacak. Bu krizin çıkacağını biliyorduk, yıllar öncesinde yazdım, çünkü krizler bir an da ortaya çıkmaz. 2000’den beri Paris’e gidip geliyor, kahvelerdeki erkeklerin sayısının arttığını görüyordum. Eğer kahvelerde erkeklerin sayısı artıyorsa bilin ki kriz vardır. Paris’te başlamışsa demek ki Avrupa’da büyük bir kriz görülmek üzereydi… Öyle de oldu, şu anda onu yaşıyoruz. Kriz hükümet yardımlarıyla geçici olarak önlenebilir ama uzun süreli önlenmesinin çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. 1929’da da benzer yöntemler uygulanmıştı. Kapitalizm krizlerini savaşlarla çözer. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra akıllandılar, şimdi birbirlerinin yerine kendilerinden olmayanları öldürüyorlar. Bu bir dünya savaşı ve interlandı geniş, Ortadoğu, Kafkasya, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Kuzey Afrika, Balkanlar, Türkiye… Çünkü buralarda ucuz ve bol, yeterince kullanılamayan ve kapitalist sistemin ihtiyaç duyduğu kaynaklar var. Türkiye’nin eskisi gibi rahat olmasını engelleyen ise uluslararası güçlerin, emeğin fiyatını baskı altında tutmayı sağlayan askeri darbeleri artık istememesi. Onlar askerin gücünü “dışarıda” kullanmasını istiyorlar. Bunu da içeride sendikasız, toplu sözleşmesiz, sosyal güvenliksiz çalışmaya hazır “rıza toplumu” yaratarak sağlıyorlar.

·         Ders notlarından… 12 Eylül’ün bu kadar vahşi olması ve bütün kesimlere saldırarak, korku salmasının nedeni insanları küçük oyuncaklarla oynamaya sürüklemekti. Shetland kazaklarla kendilerini özel, neskafeyle Batılı hissetmelerini, Marlboro sigarayla da statü atladıklarını sanmalarını istediler. Öyle de oldu. İş adamı da amele de cebine aynı sigarayı koyuyordu, amele kendini eşit sanıyordu ama işadamı ona kızını vermiyordu, o ayrı mesele… İnsanlar yüksek faizden aldıkları üç beş kuruşla yeni alışkanlıklar, zevkler edindi. Mesela sokakta yemek 80 sonrasına aittir. 12 Eylül politikasının ikinci ayağı dışa dönük sanayi stratejileri, ihracat yapmaktı. Peki, ne satacaksınız, ürettiğiniz beş kalem mal, portakal, fındık, üzüm, çay, tekstil. O zaman tekstil fabrikaları, büyük atölyeler kuruldu, kadınlar birdenbire sokağa çıkmaya, bir önceki mahalleye gitmesi izne tabiyken çalışmaya ya da eve iş almaya başladı. Evde gelirler arttı ve sonunda toplum çocuğu ölmesin, kocası, nişanlısı, karısı evine sağ salim gelsin diye, üç maymunu tercih etti. Üç maymunu da bir kez oynamaya başladınız mı bunun geri dönüşü yoktur. Çünkü üç maymun da politik bir duruştur. Bu yıllarda doğmuş çocuklar kayıp kuşak olarak nitelendirildi, aslında kayıp olan anneleri ve babalarıydı. Kendileri kayıp olmayı tercih etmişlerdi, bu bir suçlama değil, o baskı rejimi altında başka ne yapabilirlerdi? Ama “aman okumasın, bilmesin, öğrenmesin” tercihini yaptıktan sonra çocuğunuzu suçlayamazsınız. Üç maymun olan kendinizsiniz…

·         Yeni gençliğe dair… Umutsuz değilim. Geçmişi merak edip okuyan, dans eden, müzik aleti çalan, politik meseleleri takip eden yeni kuşak bana umut veriyor. Öyle sokaklara çıkıp bağırmıyorlar, güçlerini istasyonda düdüklerini öttüren şimendiferler gibi harcamıyorlar ama daha kalıcı şeyler yapıyorlar. Tuzla tersanesiyle de Başıbüyük’le de ilgililer. Bu kıpırtılar beni heyecanlandırıyor. Sosyal forumlara giden gençlere de bakıyorum, ama şunu söylemeliyim, bu işler böyle panayır gibi olmaz. Bir düzlem olması gerekir, o düzlemde partidir. Partiler ve gençlik örgütleri olmadığı, o gençlik örgütleri de kendi aralarında iletişim kurmadıkları ve analizlerini sınıfsal konumlar üzerinden oturtmadıkları sürece yol alınamaz.

·         Erkekler tokatlanmak istiyor… Bir kez evlendim, 1976’da. Doğurmadım, doğurmak istemedim. O dönemde çocuk doğurmak bana güvensiz geldi ama hiç şikâyetçi olmadım. Bir kez de âşık oldum. Erkekler küçük iktidar alanlarında kendilerini kral zannediyor ve bütün dünyayı yönettiklerini zannediyorlar. Benim anlamadığım şey şu, anaları karıları tarafından yönetilmek, hem de arada sırada kendilerine özgürlük alanları açıp bir hava alıp gelmek istiyorlar. Bence erkeklerin bütün sıkıntısı burada. Erkekler beni önce korkutucu buldular, korkmamaları gerektiği zaman da (ben de yemek yapar, sofra kurarmışım) büyü bozuldu ve gittiler.  Meğerse onlar tokatlanmak, hırpalanmak istiyorlarmış ama insan ancak birisine kırıldığı, kendisine zarar verdiği zaman hırpalar, durup dururken neden hırpalasın. Kaldı ki ben ne sadistim ne de mazoşistim. Paylaşımdan yanayım.

______________________ Sevgili Türkel Minibaş… İst Ünv. Öğr. Üyesi… 26/10/2008  Cumhuriyet

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU