KÜRESELLEŞME, AB ve TÜRKİYE


AB TURKIYEKüreselleşme, Avrupa Birliği ve Türkiye
Avrupa Birliğinin iktisadi yönü bilinen konulardır. Önce gümrük birliği konusu ile başlıyalım: Ünlü İngiliz iktisatçısı Keynes’in yıllar önce söylediği gibi, “Serbest ticaret ve serbest muameleler rejiminde, demir madenlerinin sınırın bu yanında, emek, kömür ve çelik fabrikalarının ise siyasi sınırların öbür yanında olması pek farketmez. Fakat ne yazık ki insanlar kendilerini ve başkalarını yoksullaştırma, kışisel mutluluklarını kollektif düşmanlığa çevirme yollarını bulmuşlardır.”
Gerçekten, küresel düzeyde serbest ticaretin olmadığı durumda, gümrük birliklerinin faydaları, zararlarından çok olabilir. Bunun içindir ki Avrupa Birliği’nin küçük ulusları, hiç olmazsa başlangıçta, büyük uluslara göre bu birlikten daha çok fayda sağlamışlardır. Fakat Avrupa Birliği’nin iktisadi yönden iki önemli yönü daha var: Emeğin ülkeler arasında serbestçe dolanabilmesi (iş tutabilmesi) ve ülkelerin çoğunun para birimi olarak EURO kullanmaları. Burada hemen eklemek gerekir ki, Türkiye Avrupa Gümrük Birliği’nin üyesidir, (yani A.B. üyeleri ile Türkiye arasında, ufak tefek istisnalar dışında serbest ticaret vardır), fakat Türkiye’nin para birimi EURO değildir ve A.B. üyeleri hiç bir surette Türk emeğine serbest dolaşım tanımamaktadırlar. İşte Türkiye’nin A.B.’ye girmesi konusu burada düğümlenmektedir.
Avrupa Birliği felsefesinin elbette çok önemli, iktisat dışı yönleri de var. Yıllarca büyük savaşların alanı olmuş bu bölgenin, siyasalarını sulh içinde ve eşgüdümlü bir biçimde yürütülmesi yönünde atılacak adımlar, kuşkusuz, büyük önem taşır. Ancak son dünya bunalımı Avrupa Birliği üyeleri arasında, değil iktisat dışı alanlarda ilerlemek, iktisat alanında bile alarm zillerinin çalmasına neden olmaktadır. Yunanistan, İrlanda, İzlanda, hatta Portekiz ve İspanya gibi önceleri birlik içinde olmaktan büyük yarar gören ülkeler dış borçlarını ödiyemez duruma düşmüş ya da düşmek üzeredirler. (Örneğin bir nükte: Soru, “İrlanda ile İzlanda arasında ne fark var?” Cevap, “Bir harf ve altı ay!”) Bu arada A.B.’nin bu ekonomilere yapacakları yardım yetersiz kalmakta, bir kısmı da IMF ile görüşmek zorunda bırakılmaktadır. Ve çok neden arasında bu krizlerin bir nedeni de EURO kullanan bu ülkelerin devalüasyon olasığı olmamasıdır. Daha büyük A.B. ekonomilerinin de yavaşlıyan kalkınma hızı nedeniyle zorlandıkları görülmektedir.
Yukarda dediğimiz gibi, zaten A.B. üyeleri ile gümrük birliği içindeyiz. Bunun büyük Avrupa ülkeleri ile ticaretin serbest olması bakımından yararlı olduğu kuşkusuz. Fakat örneğin Çin’den daha ucuza alabileceğimiz malları, gümrük olmadığı için Avrupa’dan almamız da, ülke ekonomisi yönünden şikâyetlere neden olabilmektedir. Fakat gümrük birliği sorununu bir yana bıraksak bile, Avrupa’nın bugün içinde bulunduğu durum ve Avrupanın sözü geçen ülkelerinin tutumları karşısında, herhalde, Türkiye’nin A.B.’ne katılma konusunda şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir diye düşünüyorum. Bir kere Avrupa artık eski Avrupa değil. Polonya’yı bile bonkörce camiasına katan Avrupa bu günlerde iktisadi sıkıntılar içindedir. Büyük Avrupa devletleri bir yandan kendi işsizlik sorunları ile uğraşırken, bir yandan da Türkiye’den gelecek genç emek akımı ile uğraşmak istememektedir. Öbür yandan da Avrupa’nın bir Hristiyan Birliği olduğu, Kıbrıs sorununda olduğu gibi giderek daha açıkça belirtilmektedir. Yalnız bütün bunlara rağmen hâlâ Türkiye bekleme odasında tutulmaktadır çünkü bu Avrupa Birliğine Türkiye’nin iç işlerine karışma yolunu açık tutmaktadır.
Daha dünya iktisadi bunalımından önce “Artık bu olmayacak sevdadan vazgeçelim, Avrupalıların Türklere serbest dolanım verecekleri yok, iyisi mi Avrupa Birliği ile oturup ortak ilişkilerimizi konuşalım” diye bir yazı yazmış, büyük bir gazeteden “Bizim tutumumuz görüşmelerin devamından yana,” cevabını almıştım.
Hâlâ o yolda devam ediyoruz. Nitekim ünlü bir romancımız geçenlerde Guardian gazetesine yazdığı yazıda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne soğuk davranmasının sebebini Askeriye ile milliyetci basına yıkıyordu. Halbuki gerçekler böyle değil. Bu gün bile Türklere Avrupa’da iş tutma hakkı verilse ülkenin buyük çoğunluğu bunu destekler ama Avrupa devletlerinin buna yanaşması hayal. Gene, basit romancılarımızın göremediği Atatürk’ün büyük zekâsı önünde saygıyla eğilmeliyiz: Ülkeleriyle savaşırken bile Avrupa Uygarlığına EVET; Avrupa devletlerinin taklidcisi ve uşağı olmağa HAYIR!
Oktay Yenal
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU