Orduda değişimi AKP yapmıyor…
Niye?… Siyasi duruşu tartışma götürse de kesin kabul edilen, İsmet Özel’in Türkiye’nin yaşayan en büyük şairlerinden biri olduğudur. Onun da, aynı Ece Ayhan gibi şiirlerinde sivillik kavramı geçer. Gazetelere yazı yazmayan, ortalarda görünmemeyi tercih eden, sadece kurucusu olduğu İstiklal Marşı Derneği’nde mesai yapan Özel, ülkede yaşanan son gelişmelerle ilgili ne düşünüyor, sivilleşiyor muyuz ona göre diye sormak için kapısını çaldım.
Sivillik benim şiirlerimde geçen bir kelimedir. Dünyanın her ülkesinde ve eğiliminde eskilerin ‘müesses nizam’ dediği, ıngilizce ‘establishment’ denilen bir kurulu düzen var. Bunun sarsılmaması için tedbirler alan ve sarsanları cezalandıran bir yapı var. Bu yapının dışında kalan neyse, o sivildir.
Kimse. Çünkü insanlar ancak müesses nizamın onlara tanıdığı alanlarda söz söylerlerse, onlara söz söyleme hakkı tanınacağını biliyor.
Siyasetle ilgilenmeyecek manasında söylüyorsunuz. Ama nasıl ilgilenmeyecek? Mesela NATO emrindeki bir ordu siyaset yapmaz mı, NATO siyasi bir oluşum değil mi… Demek ki zaten ordu siyasi bir varlık.
Ordunun rejimi mi yoksa kendini mi muhafaza ettiğini anlamak gerek önce. Zamanı bölelim: Cumhuriyet’in ilanından 27 Mayıs’a kadar giden bir ordumuz var. 27 Mayıs’tan sonraki haline ne diyeceğimizi ise bilmiyoruz. Rejim dediğiniz zaman neden söz ettiğimiz belli değil. 27 Mayıs’ta devrilen şey midir rejim, yoksa 27 Mayıs’ta gelen şey mi? Gelen şeyi anlıyorsak, Kemalist ordu olmaz!
Bunlara sadece tebessümle karşılık verebilirim. Bence Türkiye’nin ülke ve millet olarak devam edip etmemesi meseleyken, ülkenin ortadan kalkması için yapılan hazırlıkları örtmek üzere bizim kafamızı hiçbir zaman aslına varamayacağımız şeylerle meşgul ediyorlar. Medya da dahil, dünyada gelecekte Türkiye’nin ne olacağına dair planlar yapanlar bizi fantastik konuları düşünmeye sevk ediyorlar.
Bakın, 1826 yılında yeniçerilik kaldırılıyor. 1830’da ise Yunanistan bağımsızlığını ilan ediyor. Eğer yeniçerilik kaldırılmasaydı Yunanistan’ın bağımsız olması hayalden de öte bir şeydi. Ama asıl devlet gücü olan asker yok oluyor ve devletin önemli bir toprak parçası kopuyor. Bunu yeniçerilik matah bir şeydi diye değil, bizim bir şeylerin neden olduğunu o işler olduktan sonra anladığımızı anlatmak için söylüyorum. O nedenle şimdi olanlara bakacağız, sonra göreceğiz, en sonra da güle güle öleceğiz.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının devamı için Genelkurmay bir engelse veyahut destekse, buna göre tavır alınacak.
Irak, 1930’da bağımsızlığını ilan etmiş bir devlet. Bizim Irak’la sınırımız fiili bir durumdur, herhangi bir hukuki altyapısı yoktur. Dolayısıyla Irak’ın ABD tarafından işgali bu muallakta bırakılmış toprakların işgalidir. Türkiye bağımsız bir ülkeyse kendi bağımsızlığına dair bir mücadele vermek zorunda. Bu mücadeleyi hangi toplum gücü sağlayacak? Türkiye’nin devamı, birinin derdi olması lazım, bu kimin derdi? AKP iktidara gelinceye kadar, Türkiye Cumhuriyeti; Genelkurmay, Dışişleri ve MıT’in paslaşmalarıyla devam etti. şimdi bunun imkânsızlığına dair senaryolar üretiliyor. Bir boşluk ortamındayız, kaos bile değil bu.
Darbe dediğiniz şeye nereden baktığınıza bağlı. Mesela Türkiye’de ciddi sayıda insan diyor ki; “27 Mayıs darbesini, 12 Mart ve 12 Eylül’den ayrı tutalım…” Bir başka kesim 28 şubat’ı da darbe olarak algılıyor, bana göre 28 şubat diye bir şey yok. 28 şubat takvimde bir gündür, hiçbir özelliği yoktur.
28 şubat, devletin tabii reflekslerinden birisidir. Eğer inkılaplar yapıldıysa 28 şubat’ın yaşanması da normaldir. 27 Nisan’da olan da bunun gibi. Benim bu konularda ortamda yürüyen zihinle irtibat kurarak söz söylemem imkânsız. Çünkü kökünden itibaren işlerin başka türlü yürüdüğüne inanıyorum. 1923’te kurulan cumhuriyet bana göre zaten 27 Mayıs’ta ilga edilmiştir. O günden beri uzatmaları oynuyoruz.
Türkiye’nin haritada olmasını izah eden her şey birer birer yok ediliyor. Türkiye diye bir devlet var, çünkü büyük Ermenistan, büyük Kürdistan, büyük Yunanistan ve Pontus yok. Bunlar olmadığı için Türkiye var. şimdi bak artık hepsi olmaya başladı. Pontus bile. Hrant Dink kim tarafından öldürüldü? Pontusçular. Çünkü onlar Trabzon’u Ermenilere vermek istemiyorlar.
Müesses nizam dünyanın her yerinde sermaye hâkimiyetine verilen addır. Sermaye hâkimiyeti değişmiyor, güçleniyor. Türkiye sermayeyi elinde bulunduranların elinde bulunan bir ülkedir. Yani milli burjuvazisi yoktur. Milli burjuvazi olmadığı gibi ıslami burjuvaziden de söz edilemez. Burjuva oldukları sürece onlar, ıslam’dan ayrılmışlardır.
Söyledikleriniz ninni gibi. ‘Bir güçlü ordu ve onun karşısına çıkan taşra burjuvazisi’ ancak masal başlığı olabilir. Komik. 1949’dan 90’lara kadar hepimiz dünyada bir soğuk savaş olduğuna inandık. Yoktu halbuki. Çünkü ABD ve Rusya’nın çıkarları hiçbir zaman zıtlaşmadı. şu anda AKP’nin orduyla mücadele ediyormuş gibi görünmesini de buna benzetiyorum. Yok öyle bir şey. Bu ülkenin müesses nizamı ordu tarafından değil, Türkiye dışından korunan bir şey.
Orduda değişim gibi görünen hiçbir şeyi AKP yapmıyor, Pentagon yapıyor.
AKP’yle ordunun arasının bozuk olduğunu varsaymak gülünç bir şey. Irak’ta Türk subaylarının kafasına çuval geçirenler AKP’liler miydi? Balyoz’u da Ergenekon’u da tuhaf buluyorum. ınsanlar bir de şimdi darbeci filan gibi söylemler geliştirdi. Kim onlar? Herhalde bir tek Talat Aydemir. ıki kere teşebbüs etti, başarısız oldu. Darbeci odur. Kenan Evren de darbeci filan değil, darbe sonunda cumhurbaşkanı olan adamdır. Turgut Özal darbeci mi? Niye değil? 12 Eylül olmasaydı Özal başbakan olabilecek miydi…
Bu ülkenin mevcudiyetinin ne anlama geldiğini anladığımız vakit burası en yaşanılır ülke olur. Fakat bunun için Türkiye’nin bir atılım yapması gerekir. Bu atılımı yapacak güce ulaşmış kişiler arasında Başbakan ve AKP kadrosu listenin en sonunda gelir. Hatta listede yer alırsa sürpriz olur.
Gizli değil fakat saklı. Türkiye’de insanlar dezenformasyona uğradıkları için kendi niyetleriyle ilgili bile karmaşık bir ruh durumu yaşıyorlar. Birtakım musibetlerin çarpması halinde bu bulanıklığın, kendi niyetlerini bile tanımama sarsıntısının aşılacağını düşünüyorum.
Sizlerden Gelen Yorumlar…