Cinayet Arabaları…


Bayramda kazalarda 150 kişi ölmüş. Aynı günlerde bıçaklanarak ya da kurşunlanarak öldürülen 150 kişi olmadığına göre, en büyük cinayet aracı otomobil demektir. Bunu sadece insanların dikkatsizliğine bağlamak yanlıştır. Çünkü biz insanlara balta, kazma, bıçak da veriyoruz, toprağı kazsınlar, odun kessinler, ekmek doğrasınlar diye. Silahlarla ordular donatıyoruz, her gün insan öldürsünler diye değil. Otomobiller geliştirdik, evlerine kolay ulaşsınlar diye. Eğer bu temel işlevlerin yanında insanlar da sürekli ölüyorsa, otomobil kavramında insan ve toplumla karşıtlaşan bir temel çelişki var. Bir ilaç yan etkileriyle insanları öldürüyorsa o ilaç piyasadan kaldırılıyor. Otomobil ise giderek daha çok üretiliyor.
Yaşamımda bir iki yıl otomobil sahibi olarak gaza basınca, 100 km hızla giden bir özel arabanın tadını yurtdışında bundan kırk, elli yıl önce çıkarmıştım. Hele kent dışında piknik yapmak, çocuklarla uzak gezilere çıkmak hoşa giden etkinliklerdi. Sürücü için en etkileyici olgu ayağının ufak bir hareketi ile bir kuş gibi asfalt üzerinde uçup gitmek olmalı.
İnsan bu yalancı gücün risklerini çabuk kavrar. Kendini 1500 kiloluk araba ile eşdeş bir dev sanmayacak kadar akıllı ise, yolda kendini ve başkalarını riske sokacak aptal davranışlar yapmaz. Birisinin ekmek bıçağıyla boğazını keserseniz, bıçak cinayet aleti olur. Bu otomobil üreticileri için bir savunma olanağı gibi gözüküyor. Kabahat arabada değil insanda diyebilirler. Oysa öldüren şoför kabahatli olsa bile, ölen adamların ne kabahati var? Atomu Hiroşima’ya atanlar suçlu diyelim. Yokolan kentin insanlarının ne kabahati vardı?
Bu bağlamda gözardı edilen başka ilişkileri de anımsamak gerekir: Nasıl Brecht’in ‘Üç Kuruşluk Opera’ yapıtının kahramanı Macheath bıçağından ayrılamazsa, araba tutkunları da arabalarının özellikle hız performansı ve mekanik kıvraklıklarıyla eşdeşleşirler. Bu psikolojik eşdeşleşme araba yürümeğe başlarken, park ederken, başka arabaları izlerken usta şoförlerin marifetlerini neredeyse bir kahramanlık gibi gösteren film sahnelerinde, zayıf beyinli seyircilere araba satma propagandasının bir bölümünü oluşturur. Zavallı insanlar, arabadaki beygir gücünü kendilerinde hissetmeğe başlarlar.
Bugünkü dünyanın nadir barış dönemlerinde en büyük cinayet aracı otomobiller ve motorlu araçlardır. Sayıları arttıkça cinayet potansiyelleri de artar. Başlangıçta uygarlık aracı olarak takdim edilen pek çok sanayi ürünü sonunda insanın yok edilme aracı oluyor. Bunu insan unutmamalı. Atom’un yapısını öğrenmek büyük bir uygarlık aşamasıdır. Fakat atom bombası bir cinayet aşamasıdır. Genetik bir bilimsel gelişmedir. Fakat bunun doğal dengeyi bozması bir cinayetler serisini tetikleyebilir. Fabrikaları kurup üretimi arttırmak bir uygarlık başarısıydı. Fakat sera gazı ve iklimsel değişiklikler cinayet habercileridir.
Ford’un at arabasına benzeyen otomobili insanlara ne büyük bir buluş olarak görünmüştü. Ama kimse her yıl yüz binlerce insanın motorlu araç kurbanı olacağını düşünmemişti. Ülkemizde bayram ve tatiller cinayet mevsimleridir. İnsanlar bu olası ölüm çağrısına, aptal olduklarını, ya da çaresizliklerini kanıtlayan bir kadercilikle, davul zurna çalarak katılıyorlar.
TERKEDİLECEK ÖNYARGILAR
Önce bazı önyargıların terk edilmesi gerek. Herhangi bir aracın uygarlık ürünü olması kullanımının insanın sağlığı ve mutluluğu ile pozitif bir ilişki içinde olmasını gerektirir. Kimse kendisini ölümle tehdit eden bir aracı burnunun dibinde gözü gibi korumamalıdır. O zaman sormak gerek. Silah bulundurmak izinle oluyorsa, her an bir ölüm ajanı olarak dolaşan otomobilin cinayet yapmasını kontrol eden kurallar nelerdir? Otomobil kullanmasını öğrenmemiş, trafik kuralları bilmeyen adamların ehliyet alma süreci nasıl kontrol ediliyor? Atom bombasının kontrolu şimdiye kadar sağlandı. Ne var ki her yıl bir atom bombasından fazla adam öldüren motorlu araçlar atom bombasından daha tehlikeli ve herkesin güle oynaya katıldığı budala bir dramın baş aktörleri oldular.
Otomobilin toplumsal statüsü şaşırtıcıdır. Yeni malzemeler, yeni teknolojiler, baş döndürücü estetik araştırmalar Azrail’i insanların karşısına en gösterişli moda mankenleri gibi çıkarıyor. İnsanı bilinçten uzaklaştıran bir sürü eğilim sayabiliriz. İntiharın estetik paketlerde satılması da çağımızın modalarından biridir.
Dünyanın bütün gazete ve dergilerinde her gün çok sayıda resimli otomobil reklamı var. Her gün gazetelerde bir sayfa da çok güzel tasarlanmış tabancalar, tüfekler, süslü bıçaklar ve kalaşnikoflar bol taksitli satış ilanlarıyla çıksa bunun ne zararı var? Bunlar için garaj da istemez.
TOPLUMU ÖRGÜTLEMEK GEREK
Bu cinayet serisine karşı ne yapıyoruz? Okullarda ciddi bir trafik eğitimi veriyor muyuz? Ehliyet alımını zorlaştırıyor muyuz? Trafik kontrolunu arttırıyor muyuz? Açık trafik ihlallerini hemen cezalandırıyor muyuz? Kuşkusuz hiç kimse yollarda bir yılda binlerce insanın ölmesini istemiyor. Fakat iyi niyet yeterli değil. Sorunun bu olmadığı açık. Sorun insanı korumak için örgütlenmek. Burada çağdaş kültürümüz cüce kalıyor.
İnsanı korumak için insana saygılı olmak gerekir. Bu anlayış felsefi ve biraz romantik bir temele oturur. Bu bağlamda insana saygı kavramı soyut bir kavramdır. Sokaktaki Ahmet, Mehmet’e değil, bütün insanlığa, insan varlığına duyulan saygı söz konusudur. Bu kavram filozofun ya da Sufi’nin ya da şairin sözünü ettiği insandır. Sevgi ve saygı ile yetişmiş olarak bunu varlıklarında özümsememiş olanlar yollardaki katliamlara karşı da yeteri kadar duyarlı olamazlar.
Sayın Okuyucular,
Bu cinayet aracının başka marifetleri de var. Otomobil yaşamı allak bullak eden bir kent katilidir. Başka hiçbir ürün otomobil kadar insanların hayallerini gıdıklayıp, beyinlerini yıkayıp onları bir motorlu teneke parçasına tutsak etmiyor.
Otomobilin zararı sadece sahibi ile olan ilişkiden ibaret değildir. Yapıların önünde ya da kaldırım ve yollarda park etmiş her otomobil park ettiği zaman ortalama 12-20 m2 yer işgal ediyor. İstanbulda’ki 2 000 000’u geçen otomobillerin hiç olmazsa ¾ ü yolları ve kaldırımları işgal ediyor. Bu (12 ila 20) x 2 000 000 M2= 24 000 000 ila 40 000 000 m2 eder.
Kentte m2 arsa değeri kuşkusuz çok değişik. Beyoğlu ya da Nişantaşı’ndaki milyonluk metrekareleri bırakıp m2 fiyatını 100 lira olarak kabul etseniz 30 000 000 x 100 = 3 000 000 000 TL. yani 2 milyar dolar değerinde alan işgal altındadır. Bu araçlar her alanı düzensiz bir şekilde işgal ettiklerinden hem trafik için, hem yayalar için kısıtlayıcı oluyorlar. Huzursuzluk ve tehdit kaynaklarıdır.
Parking kargaşası yolları tıkar. Bugün İstanbul’da tıkanmayan yol yoktur. Bunun sabah ve akşam doluluğu süresinde insanlara saatler, ülkeye milyarlar kaybettirdiğini en aptal adam bile biliyor. 12-15 milyon insanın yaşadığı bu kent azmanının yılda kaybettirdiği para, zaman, enerji, hiç kuşkusuz belediye bütçesinden çok daha yüksektir. Kent ulaşımının, yer altında ne kadar delik delerseniz, yolların üzerinden ne kadar köprü yaparsanız yapın durum giderek kötüleşiyor.
Ne var ki bu hesapları hiçbir belediye yapmamaktadır. Bizim insanlarımız çözemedikleri sorunları devekuşu gibi karşılıyorlar. Burada bilgisizlik, kaygısızlık, acımasızlık ve sevgisizlik bir araya geliyor. İnsanlara kolay taksitle cinayet aracı satıyorlar. Trafik canavarı, makine ile buluşmakta zorluk çeken toplumun kendisidir.
Doğan Kuban…
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU