Doğa Yasaları ve Dinler…


Semavi denen üç büyük dinde, Musevilerin tanrısı YHWH (Tetragrammaton denen bu dört harfin Sami yazılarında sesliler olmadığı için nasıl okunması gerektiği açık değildir. Bu tanrı için aynı zamanda Eloah’tan oluşturulan Elohim de kullanılır; bunun da kökü Kuzeybatı Sami dillerindeki il- kelimesidir, ki Arapça ilah ve Allah terimleri bu kelimeden türemişlerdir.) her şeyi yaratandır.
Doğa Yasaları ve Dinler
Bu tanrı başlangıçta sadece Raşel kabilesinin tanrısıydı ve çocuklarını Ortadoğu’da bulunan diğer tanrıların (ve bu arada tabii Mısır’dakilerin) çocuklarına karşı korurdu. Museviliğin gelişmesi süreci içerisinde YHWH tek tanrı olarak tanındı ve Hıristiyanlık bu tanrıyı her şeyi yaratan olarak kabul etti. Müslümanlık doğrudan bu geleneği tevarüs etmiştir.
Semavi dinlerin tanrısı her şeye kadirdir. Her şeyi yapabilir, her şeye gücü yeter ve her şeyin yaratanıdır. İstediği an yalnızca sözüyle yarattığı şeyleri değiştirebilir, onlara istediği gibi müdahale edebilir. Yani Latinceden Hıristiyan diline oradan da tüm Avrupa dillerine girdiği şekliyle omnipotenttir. Omnipotent tanrı fikri aynı zamanda hem iyi niyetli tanrı hem de günah fikirleriyle çeliştiği için mesela Ömer Hayyam gibi büyük düşünürler, omnipotent tanrı fikrinin iyi tanrı fikriyle, yani semavi dinlerin kutsal kitaplarının tanımladığı tanrı kavramıyla, bağdaşmadığını göstermişlerdir.
Omnipotent tanrı fikrinin bir diğer sonucu da bilimi imkânsız kılmasıdır. Tanrı her şeye kadirse, onun yarattıklarını kendi başımıza öğrenmeye kalkmanın bir anlamı yoktur. Bunları tanrı zaten bizlere gönderdiği elçiler ve kitaplarla duyurmuştur ve o kitaplarda yazanları da istediği anda değiştirme gücüne sahiptir. O takdirde, bilimin bize vereceği güç, sadece ve sadece tanrının müsaade ettiği bir güç olabilir ve bağımsız olamaz. Meşhur jeolog ve Anglikan rahibi Adam Sedgwick’in (1785-1873) 1833’te Cambridge Üniversitesi öğrencilerine verdiği yılsonu vaazında dediği gibi, jeoloji yapmanın tek maksadı, yaratanı, yarattıkları vasıtasıyla daha iyi tanımaktır. Bu görüş, dolayısıyla, bilimi de tamamen dinin kucağı içerisine alır.
Semavi denilen, aslında tek bir Sami Ortadoğu geleneğinden gelen üç büyük dinin tersine, Hint-Avrupa kök ve geleneğinden gelen eski Yunan dininde, tanrılar da doğanın kanunlarına itaat etmek zorundaydılar. Tüm bu tanrılar kendilerinden daha önce mevcut ve Karmaşa (Kaos) adı verilen bir nesnesizliğin ürünü olan şeylerdi. Bunlar aynı insanlar gibi doğuyor, evleniyor, birbirleriyle savaşıyor, insanlar arasına karışıyor, hatta insanlarla birleşip çocuk yaparak mesela Herkül gibi yarı-tanrılar vücuda getiriyorlardı. İnsanlardan tek farkları ölümsüz olmaları ve neredeyse sınırsız olan güçleriydi.
Dikkat edilirse, Yunan tanrılarının güçleri için «neredeyse sınırsız» dedim. Çünkü onlar da aslında Zeus’un hem eşi hem de bazı anlatımlarda annesi (yani-Rea) olan Temis’in kurallarıyla bağlıydılar. Temis eski Yunancada «doğa yasası» demektir. Tanrılar Themis’in kuralları dışına çıkamazlardı. Olimpos’ta tanrıları gerektiği zaman toplantıya da Temis çağırırdı. Daha sonra Temis’in Horalar denen üç kızı olmuştur. Bunlar Eunomia (kurala bağlı düzen), Dike (hakkaniyet) ve Irene (barış) isimlerini taşıyorlardı. Bunlar arasında en güçlüsü ve önemlisi Dike’ydi ve onun adı elimize geçen ilk bilimsel kitapta doğada olan olayları yöneten yasa olarak anılmaktadır. Bu bizim Miletoslu Anaksimandros’un «Peri Fiseos» (Doğa Hakkında) adlı eserinden elimizde kalan yarım bir cümlenin içinde geçen bir ifadedir.
Eski Yunanlılar zaman içinde tanrılara verilen kurbanların ve edilen duaların her zaman işe yaramadığını görünce, semavi dinlerin mesuplarının yaptığı gibi «Allah’ın işine karışılmaz» veya «Allah’ın işine akıl ermez» demek yerine, kendilerini tehdit eden doğa olaylarından korunabilmek için tanrılarını da yöneten doğa yasalarını bulmaya niyetlendi. Bu nedenle eski Yunan dini, bilimle çatışmak şöyle dursun, kendi özellikleri nedeniyle bilimin ortaya çıkmasına neden olan bir din olmuştur.
Bilim ortaya çıkıp geliştikten sonra da hayâl gücünü güçlendiren çocuk masalları olarak halkının hafızasındaki onurlu eğitici yerini almıştır – ta ki Roma’nın sosyal karmaşası içerisinde Hıristiyanlık (Mesih dini) denen Sami Ortadoğu geleneği gelip, tüm Avrupa dünyasında bin yıl her türlü hür düşünceyi, her türlü hakkaniyeti, her türlü insanca yaşamı boğazlayana kadar. Unutmayınız ki, Rönesans (re-baştan, naissance-doğum), yeniden doğuş demektir. Okullarımızda bunun neyin yeniden doğuşu olduğunu ne yazık ki açıkça öğretmiyoruz: Eski Yunan düşüncesinin ve onun içinden çıkan kişi özgürlüğünün yeniden doğuşu.
_________ Doğan Kuban/CUBİTEK
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU