Din Çıkmazları… (Söyleşi)


Filozof Daniel Denett ile din ve evrim üzerine söyleşi…
 
Evrim teorisinin en sıkı takipçilerinden olan Amerikalı filozof Daniel Denett, son kitabında radikal dinlerin neden bu kadar başarılı olduğuna evrimsel bir bakış açısı getirdi. Spiegel’deki söyleşi de Denett, bu konuyla ilgili görüşlerini açıklıyor.
Kültürümüz, dil yetisi sayesinde evrimin en güçlü kuvvetleri haline gelmiştir. Sırf bu yüzünden ufkumuz diğer biyolojik türlerden çok daha geniş. Biz, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi bilen tek türüz.
Dinler neden bu kadar farklı bir şekilde yayılıyor? Bir dinin gereklerini yerine getirmek ne kadar zor ise ve insanlar ne kadar fedakârlık yapmak zorunda kalırlarsa o din o kadar çok yayılıyor. Bu da Amerika’da neden ılımlı Protestanların azaldığını ve neden fanatik grupların büyüdüklerini açıklamakta.
 
°Ülkenizde 100 milyonu aşkın kişi, Adem’in Allah tarafından topraktan ve Havva’nın da onun kaburga kemiğinden yarattığına inanıyor. Bu insanlardan biriyle tanıştınız mı hiç?
° Elbette, birçoklarıyla konuştum. Ama çoğu dini inançları hakkında konuşmayı sevmiyorlar. Bunların aksine akıllı tasarım yanlıları neredeyse nefes almadan konuşuyorlar, fakat söylediklerinin hepsi hatalı ve sadece ünlü yayınevlerinin kitaplarını okumak veya dinciler tarafından finanse edilen Discovery Enstitüsü’nün İnternet sitesini okumakla yetinmişler.
 
°Peki bu insanlar evrime niçin bu kadar karşılar? Kuantum mekaniği veya ilk patlamayla pek sorunları yok gibi sanki.
° Evrimde bilimin en huzursuz edici buluşu gizli. İnsanlığın en eski düşüncesini altüst ediyor. Kim bilir belki bu düşünce bizim türümüzden öncesine kadar uzanmakta. Yani kendinden zayıfları üretecek büyük ve zeki bir yaratıcıya olan inançtan söz ediyorum. Hiçbir zaman bir çömlekçi tarafından üretilmeyen bir çömlek veya bir nalbant tarafından dövülmeyen bir nal göremiyoruz.
 
° Ve bu inancın maymunlardan itibaren geliştiğini mi söylüyorsunuz?
° O kadar değil ama iki milyon yıl önce taş alet üretmeye başlayan Homo habilis herhalde kendisini, üretmiş olduğu aletlerden daha üstün görüyordu. Burada çok derinlere işlemiş içgüdüsel bir duygu söz konusu. İşte akıllı tasarım yanlıları da tam da bu duyguyu kullanarak propaganda yapıyorlar. Bu çok eski teolojik yaklaşım, Darwin’in fikirlerine ters düşüyor. Doğada tasarımlar, ruhsuz, kaçınılmaz olarak işleyen mekanizmalarla hazırlanıyor. Hatta tasarımcılar bile bu şekilde oluşabilir. Şairler, sanatçılar ve mühendisler de sonuçta yaşam ağacının birer meyvesi. Bu düşünce yaşamın daha derin bir anlamı olması gerektiğine inanan insanı huzursuz ediyor.
 
° İnsan aklı ve ruhu da o halde bu şekilde mi gelişti?
° Tabii ki. Çok hücreli hareketli bir canlı olarak, nereye gittiğimizi bilmemiz için akla ihtiyacımız var. Çevredeki bilgileri hızla işleyen ve davranışlarımızı yönlendiren bir sinir sistemine de. Tüm hayvanların temel sorunu, neye ihtiyaçları olduğunu ve nelerin zarar vereceğini bulmak zorunda olmaları ve bunu düşmanlarından çok daha hızlı yapmaları gerekiyor. Darwin gelişimi yüz milyon yıllar boyu tetikleyen ve hep daha iyi akıllar yaratan yasayı buldu.
 
° Fakat insan dünya sahnesine çıktığında mutlaka olağanüstü bir şeyler yaşamış olmalı.
° İnsan konuşmayı öğrendi ve bu onun zekâsını müthiş bir şekilde geliştirdi. Çünkü dil sayesinde sadece kendi deneyimlerimizden değil, hayatımızda hiç görmediğimiz ve çoktan ölmüş insanlardan da bir şeyler öğrenebiliriz. Kültürümüz, dil yetisi sayesinde evrimin en güçlü kuvvetleri haline gelmiştir. Sırf bu yüzden ufkumuz diğer biyolojik türlerden çok daha geniş. Biz, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi bilen tek türüz. Kitaplarımız, sanat eserlerimiz ve dinlerimiz evrimsel algoritmaların birer ürünü. Bazı insanlar bundan heyecan duyuyor kimileri ise aşağılayıcı buluyor.
 
° Evrim modeli en çok DNA molekülünde kendini göstermesine rağmen akıllı tasarım yanlıları DNA şifresini o kadar tehlikeli bulmuyor nedense?
° Nedenini bilmiyorum ama haklısınız. Biyobilişim günden güne evrim teorisiyle ilgili yeni kanıtlar getiriyor. Anlaşıldığı üzere eleştirmenler bu süreci ciddiye almak istemiyor ve düşüncelerin, moleküllerden, enzimlerden ve proteinlerden oluştuğunu görmek istemiyorlar. İnsanlar ruhu var ama bu çok sayıda küçük robotlardan oluşmakta.
 
° Biyologların yaşamla yetinip, ruhu dine bırakmalarının mümkün olmadığını mı düşünüyorsunuz?
° Papa Paul II de zaten evrimin bir gerçek olduğunu ama ruhun buna dahil olmadığını belirterek bunu söylemek istemişti. Bu insanları memnun edebilir ama doğru değildir. Hiç kimse bedenimizdeki dokular biyolojik malzemeler ama pankreasımız maddesel olmayan bir mucizedir diyemez. Beyin, akciğer veya karaciğerden daha olağanüstü değil o da diğerleri gibi bir doku.
 
° Darwin’in fikirleri birçok kez öjenikler ve ırkçılar tarafından kötüye kullanıldı. Yoksa bu yüzden mi bu kadar şiddetle karşı çıkılıyor?
° Evet, bu sorunu biraz daha yumuşak bir şekilde ifade etmek mümkün: Evrim ilkesi birkaç dakika sonra farklı bir şekilde açıklanabilecek kadar basittir. İşte tam da bu yüzden Darwin’in teorisini çarpıtmak ve siyasi anlamda kötüye kullanmak çok kolaydır. Darwin’in teorisi ruhumuz için bir tatlı gibi. Çok fazla yendiğinde gerçeklerden uzaklaştırmakta. Bu da ırkçıların ve seksistlerin (cinsiyet ayrımcılığı yapanlar) işine geliyor. Bu yüzden entelektüel hijyene dikkat etmek gerekiyor.
 
° İster aldatma, ister şiddet ya da çocuk cinayeti olsun, insana ait davranışlar evrim psikologları tarafından evrim ışığında incelenmekte. Bilim ve bilimdışı araştırmaları birbirinden nasıl ayırabiliriz?
° Tıpkı Darwin’in yaptığı gibi kanıtları toplayıp, hipotezimizi kontrol ederek.
 
° Filozof Michael Ruse evrim biyolojisine dayanan tezlerinizle sosyobiyoloji ve dine çok fazla bulaştığınızı ve bu şekilde akıllı tasarım akımını güçlendirdiğinizi söylüyor.
° Michael sadece Darwin’in fikirlerini sulandırıp insanları, biyoloji ve eski dünya görüşü arasındaki farkın çok da büyük olmadığına inandırmaya çalışıyor.
 
° Peki siz akıllı tasarımı ne şekilde desteklemiş oluyorsunuz?
° Bunda biraz gerçeklik payı var aslında. Kısa süre önce dini, evrim biyolojisi açısından incelediğim bir çalışmayı tamamladım. Ben bu tür araştırmaların yapılmasından yanayım. Ama bazıları biyolojinin sosyal bilimlere karıştırılmasını istemiyorlar. Bu korkunç bir şey. Beşeri bilimlerin evrim düşüncesinden uzak tutulması gerektiği düşüncesi beni çıldırtıyor. Sonuçta evrim öğretisi, anlam, duyarlılık, hedefler ve özgürlük dünyası doğa bilimleri dünyasını birleştirmekte. Hep ruh ve doğa bilimlerinden söz edilmekte. Peki bu bilimleri kim birleştiriyor? Tasarım ve duyarlılığın anlamsız basit maddelerden oluştuğunu gösteren Darwin tabii ki.
 
° Her yeni oluşumlarda Darwin’in yasaları mı işliyor? Mesela evrenin oluşumunda…
° Darwin’in fikirleri en azından birçok fizikçi tarafından sevilmekte. Tahminlerine göre evrenimiz, çok sayıda farklı evrenlerin, evrimsel ayıklanmasıyla oluşmuştu. Mesela Friedrich Nietzsche, sonsuz dönüş öğretisinde de Darwin’den esinlenmişti. Her tür milyarlarca kez denenmekte.
 
° Nietzsche, Tanrının öldüğü sonucuna varmıştı. Bu da Darwin öğretisinin bir neticesi mi?
° Kesinlikle. Tasarım dünyasında, Tanrının varlığı en güçlü argümanlardan biriydi ve Darwin onun ayağını kaydırdı.
 
° Yani evrim Tanrıyla bağdaşmıyor mu diyorsunuz?
° Tanrının rolü gitgide zayıfladı, bunu görmek lazım. İlk başta Adem ve Havva’nın yaratıcısıydı. Daha sonra evrimi çalıştıran oldu. Fakat kozmolojiden edindiğimiz bilgiler, yaşamın her yerde oluşabildiğini gösterdi. Tanrı yeni türler ve mucizeler yaratmıyor o halde hiçbir tanıma uymamakta.
 
° Peki ama doğabilimcilerin çoğu neden dindar?
° Çünkü olaya doğru dürüst bakmak istemedikleri için. İtirazlara neden vermemek için dünyayı ikiye bölüyoruz.
 
° Bu ayrımın iyi tarafı da var. Doğabilimleri yaşamla, din de yaşamın anlamıyla uğraşıyor.
°Aman ne güzel bir sınır. Fakat sınır durmadan kayıyor ve kaydıkça da Tanrının işi azalıyor. Ben de evrene saygı duyuyorum ve burada olduğum için çok mutluyum ama burada sorun bunun için teşekkür edeceğim kimsenin olmaması.
 
° Dinin insanlara ahlaki değerler aşıladığına inanıyor musunuz?
° Din bu görevi yerine getiriyor olsaydı o kadar aptalca bulmazdım. Ama ne var ki böyle bir etkisi yok. Dinler, insanların kulluk etmelerini sağlayan araçlardır. Dinsel moral, ekip çalışmasını son derece etkili bir güce dönüştürebilir. Ama bu iki kenarı keskin bir kılıç gibidir. Çünkü bu tür bir ekip çalışması, kendi görüşlerinizi bir grubun otoritesine bırakmanıza bağlıdır ve bunun ne kadar tehlikeli olabileceğini biliyoruz.
 
° Fakat din buna rağmen ahlaki standartlar bulmamıza yardımcı oluyor.
° Peki insanlar sırf gökyüzünde ödüllendirilecekleri için mi ahlaklı? Ben bu yaklaşımı insanı küçültücü buluyorum. Ne yani şimdi cennette hurilerle birlikte yaşayacağımız için mi iyi davranıyoruz? Bunlar çok komik.
 
° Tanrının hiçbir tanımlamaya uymadığını söylüyorsunuz. Peki niçin tüm kültürlerde Tanrı var?
° Bu kısmen tarihle açıklanabiliyor. Dinler, hayatta kalmak için gelişen son derece uyumlu kültür fenomenleridir.
 
° Bir nevi biyolojik tür gibi mi?
° Evet kesinlikle. Dinin tasarımı tıpkı bitkilerin ve hayvanların tasarımı gibi ruhsuz bir şekilde biçimlenmekte.
 
° O halde başarılı dinlerin benzer özellikleri mi var?
° Elbette. Mesela bunların hepsinde kişiliğinizi devam ettirecek özellikler var ve bunların birçoğu biyolojideki özelliklere çok benziyor. Dinlerin birçoğu yazıdan önce gelişmiştir. Toplu halde okunan ilahiler ve dualar, düşünceleri yaymak için etkili mekanizmalardır. Ve tüm dinlerin ortak yanı bazı mesajların anlaşılmazlığıdır. İnsanlara, anlamadıklarını kelimesi kelimesine ezberlemeye zorluyorlar. Son Akşam Yemeği hikâyesi güzel bir örnek. Ekmeğin İsa’nın bedenini, şarabın da kanını temsil ettiği düşüncesi yeterince heyecan verici değildi. Olayın tümüyle anlaşılmaz hale getirilmesi gerekiyordu: Ekmek bedendir, şarap da kan. Hikâye bu şekilde daha ilginç hale gelmiştir. Sanki ağrıyan bir dişinizin üzerinde sürekli dilinizi gezdirir gibisiniz. İslam her iyi Müslüman’ın günde beş defa namaz kılmasını emrediyor.
 
° Bunu da evrimle ortaya çıkan bir hayatta kalma stratejisi olarak mı görüyorsunuz?
° Mümkün tabii. İsrailli biyolog Amotz Zahavi , kolay taklit edilemeyen zahmetli davranış biçimlerinin daha kolay aktarılabildiğini öne sürmüştü. Bu da tavus kuşunun neden kuyruğunu yelpaze gibi açtığını açıklamakta. Bu zahmetli sinyal ilkesi biyolojide çok yaygındır ve bunu dinde de görüyoruz. Kurban vermek çok önemli. İmamlar günlük duaları ortadan kaldırdıkları zaman İslam’ın evrimsel uyumuna zarar verirler.
 
° Böyle bir argüman hangi dinin sonunda kalıcı olacağını görmemize izin verir mi?
° Meslektaşlarım Rodney Stark ve Roger Finke , dinlerin neden bu kadar farklı bir şekilde yayıldıklarını araştırdılar. Bir dinin gereklerini yerine getirmek ne kadar zor ise ve insanlar ne kadar fedakarlık yapmak zorunda kalırlarsa o din o kadar çok yayılıyor. Bu da Amerika’da neden ılımlı Protestanların azaldığını ve neden fanatik grupların büyüdüklerini açıklamakta. Akıllı tasarıma inanların ülkemde niçin bu kadar çoğaldıklarını bilemiyorum. Ama başımızdaki Protestan köktendinciler ve sağcı politikacılar Amerika’yı din (veya Tanrı) devletine dönüştürmeye çalışıyorlar. Ve birçoklarının kıyamet gününün çok yakın olduğuna inanmaları çok korkunç bir şey.
Nilgün Özbaşaran Dede
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU