BOP da YEŞİL KUŞAK’ta bitti…


ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşu CSIS’in Türkiye uzmanı Dr. Bülent Alirıza’dan çarpıcı değerlendirmeler:

BOP da Yeşil Kuşak da bitti

BOP diye bir şey kalmadı. Bush yönetimi de bu projeden umudunu kesmişti. Zaten ben bir süre önce “BOP’a tek inanan ülke Türkiye kaldı” diye bir yorum yapmıştım.

Obama’nın tam göreve başladığı günlerde Türkiye’nin Hamas yüzünden İsrail’le açık biçimde gerginlik içine girmesinin Obama yönetiminin öncelikler belirleme sürecinde bir faktör olacağını sanıyorum.

Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) K Street üzerindeki görkemli binasındayım. CSIS’in Türkiye program direktörü Dr. Bülent Alirıza’yla konuşuyoruz. Dr. Alirıza yıllardır Türkiye işleri uzmanı ve Türk-ABD ilişkileri konusunda iyi bir gözlemci olarak çarpıcı analizlerde bulunuyor. 2002 Temmuz’unda kendisiyle yaptığım bir söyleşide “ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi geri tepti” tespitinde bulunmuştu ki son derece haklı olduğu sonradan ortaya çıktı. Bu sefer ise daha da çarpıcı bir tespitte bulunuyor ve diyor ki: “Yeşil Kuşak Projesi’nin Obama dönemiyle birlikte noktalandığını söyleyebiliriz.”

– Sizinle son yaptığımız mülakatta bana, “ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi geri tepti” demiştiniz. Bugün hâlâ aynı görüşte misiniz?

B.A. – Evet, aynı görüşteyim. Hatta Yeşil Kuşak Projesi’nin Obama dönemiyle birlikte artık noktalandığını bile söyleyebiliriz.

– Bu nasıl olacak, peki?

Bush yönetimi, akıl hocaları Neo-con’ların görüşlerini benimseyerek tüm Ortadoğu’yu değiştirmek için bir projeye girişti. Bunu 11 Eylül’den sonra uygulamaya çalıştı. Güya Ortadoğu’ya demokrasi götürüp 11 Eylül’ü yaratan bataklığı kurutacaktı. Önce Afganistan’a operasyon düzenledi. Ardından Irak’ı işgal etti. Bunlar o projenin ilk adımlarıydı. Arkasından başka adımlar olacaktı. Gündemde Suriye ve İran’ın da olacağı spekülasyonu yapılıyordu ama olmadı. Aynı zamanda “Ilımlı İslam” teorisini daha değişik bir açıdan uygulamaya çalıştı. Bu da Bush’tan çok önce, ’70’li yılların sonunda başlayan Yeşil Kuşak Projesi’nin farklı bir versiyonuydu. Yani El Kaide’ye ve Bush’un deyimiyle “İslami teröristlere” karşı “Ilımlı İslam” arayışı Bush yönetiminde de devam etti.

– Peki, Obama döneminde ne olur?

– Obama, Irak’ın işgalinin bir hata olduğunu belirtti. İran ile konuşabileceğini de belirtiyor. Bunların ışığında yeni ABD yönetiminin, ‘Ilımlı İslam’ projesinden -en azından Yeşil Kuşak teorisinden- vazgeçmek üzere olduğunu söyleyebiliriz.

– İleride bunu yeniden canlandırabilirler mi?

– Belki. Ama bu aşamada Yeşil Kuşak teorisinin artık güncel olmadığını söyleyebiliriz.

– İyi de, Başbakan Erdoğan sıklıkla BOP’un eşbaşkanı olmakla övünüyordu. Yeşil Kuşak rafa kalkarsa eşbaşkanlık ne olacak?

– BOP diye bir şey kalmadı ki. BOP’la ilgili son toplantıya Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice katılmayıp yardımcısını göndermişti. Yani Bush yönetimi de bu projeden umudu kesmişti. Zaten ben bir süre önce, “BOP’a tek inanan ülke Türkiye kaldı” diye bir yorum yapmıştım.

– BOP’tan vazgeçildiyse Türkiye’de AKP’nin durumu ne olur?

– Projenin amacı Ortadoğu’ya daha değişik bir yöntem getirmek ve ABD’ye daha sıkı bir şekilde bağlamaktı. ABD’nin Irak’taki projesinin başarısız olduğunu sadece Iraklılar ve Ortadoğu’daki diğer insanlar değil, aynı zamanda Amerikan halkı da kabul etti. Bunu da son seçimlerde Bush’un devamı olacağı bilinen Cumhuriyetçi Parti adayına (John McCain) değil Obama’ya oy vererek gösterdiler. Eylül 2001’deki saldırıdan sonra ortaya atılan bir plandan söz ediyoruz. AKP Kasım 2002 seçimlerini kazandı. Mart 2003’te tezkereyi TBMM’den geçirememesine rağmen ABD’yle iyi ilişkiler sürdürmeye özen göstermiş, çıkan sorunları ortadan kaldıramasa bile en azından asgariye indirmeye çalışmış, bu şekilde de Bush yönetimiyle altı yıl boyunca yakın bir ilişki sürdürebilmiştir. Artık yeni bir döneme giriliyor. Eğer Obama yönetimiyle Washington farklı bir strateji uygulayacaksa, bu yönetimin Ortadoğu politikası da değişik olacaksa, o zaman Obama’nın Türkiye ile ilişkileri denklemine iktidardaki partinin nasıl gireceği ABD’nin başkentinde tartışma konusu olacaktır.

– Son yıllarda gittikçe güçlenen ‘Gülen Hareketi’nin ABD’de de yaygınlaştığı, gruplar kurduğu, televizyon sahibi olduğu, iş dünyasına girdiği biliniyor. BOP bittiğine göre bu cemaatin yakın gelecekteki durumunu nasıl görüyorsunuz? Obama yönetiminden de destek görür mü?

Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. ABD’de yaşaması doğal olarak birtakım spekülasyonlara yol açıyor. ABD yönetiminin bu konuda açık bir pozisyonu yok. Ne desteklediğini söylüyor ne de karşı çıkıyor. Ancak, ABD yönetimlerinin geçmişte bu cemaatin temsil ettiği “Ilımlı İslam” yaklaşımına sıcak baktığını söyleyebiliriz. Obama’nın bölgeye yönelik siyasetini gözden geçirirken ‘Gülen Hareketi’ne karşı tutumunu yeniden belirlemesi beklenebilir. Ancak, henüz yeni bir görüş ya da yaklaşımla ilgili bir gösterge yok.

– Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e yaptığı çıkışın ertesi günü Obama’nın Ortadoğu Danışmanı George Mitchell’in Türkiye ziyareti “teknik nedenler” gerekçe gösterilerek iptal oldu. Siz bunu nasıl karşıladınız?

– Ziyaret programı ilk açıklandığında gidilecek ülkeler arasında Türkiye yoktu. Sonra Türkiye’yi ziyaret programına eklemek için girişimde bulunuldu ama olmadı. Obama göreve başladıktan hemen sonra Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı, iktidardaki son günlerini yaşayan İsrail Başbakanı Ehud Olmert’i,  Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’i ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ı  aradı. Obama’nın ilk önce kimleri aradığı ABD’nin bu dönemdeki stratejisinin ve Mitchell’in misyonunun ipuçlarını verdi. Mitchell Ortadoğu turuna Mısır’dan başladı. Sonra İsrail’e ve Suudi Arabistan’a gitti. Ayrıca Abbas’la görüştü. Obama görevi devralmadan az önce İsrail askeri operasyonunu durdurmuştu. Ateşkes konusunda Mısır kilit bir rol oynuyor ve ABD ateşkesin sağlanması için Mısır’a bakıyor. Ayrıca Mısır’ın önderliğindeki ılımlı Arap ülkelerinin de katkısıyla Mahmud Abbas ile Hamas arasında uzlaşı sağlayarak Ortadoğu barış sürecinin başlamasını istiyor.

– Mitchell’in misyonuyla ilgili Obama’nın söylediklerine ne diyorsunuz?

– Çok ilginç. Obama ilk demecini Al Arabiyya televizyonuna verdi ve şunları söyledi: “Mitchell her şeyden önce dinleyecektir. Biz ABD olarak genellikle görüşlerimizi empoze ederiz ama Mitchell dinleyecektir ve duyduklarını bana aktaracaktır.” Obama’nın istediği şunlar: Gazze sorununun yeniden alevlenmemesi, tıkanmış olan İsrail-Filistin görüşmelerinin daha ileri bir noktaya gitmesi ve uzun vadede bir İsrail-Filistin anlaşması için çaba gösterilmesi. Ama bunun gerçekleşmesi için İsrail tarafına yeterince baskı yapabilecek mi? Arap tarafı, yani Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün, Filistinlileri bir araya getirebilecek mi? Türkiye bu sürece girecek mi girmeyecek mi? Pek belli değil. Türk-ABD ilişkilerinin yakın gelecekteki önemli sorunlarından biri de bu. Geçmişte Başbakan Erdoğan, Başkan Bush’la hem İran hem de Suriye’yle diyalog konusunda çatışmıştı. Bush, Başbakan Erdoğan’ın telkinlerini kabul etmemiş, aksine tepki de göstermişti. Şimdi Türkiye terör ve terorizmin yeniden tanımlanmasını isteyerek Hamas’ın da denkleme alınmasında ısrarlı. Bu konuda Başbakan Erdoğan’ın Davos’tan Obama’ya gönderdiği Youtube mesaji dikkate şayan.

– Peki, ABD Hamas’ı denklemin içine alır mı?

– Şu anda buna istekli değil. ABD görev süresi 9 Ocak’ta resmen biten Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’la ilişkiye devam etmek istiyor. Arap ülkelerinin ona destek vermesini de istiyor. Türkiye ABD’yi Hamas konusunda ikna etmiş değil. Özellikle Davos’tan sonra Washington’da Türkiye’nin arabuluculuğu konusunda ciddi kuşkular var.

– Hamas, haklı ya da haksız bütün Batı dünyasının terör örgütü olarak tanıdığı bir oluşum. Öte yandan Türkiye 1984’ten beri PKK’ye karşı savaş veriyor. Bu konuda Batı dünyasından da destek istiyor. Bu durum Türkiye açısından bir paradoks değil mi?

– Zaten İsrail’den bu yönde eleştiriler gelmeye başladı. Bunun Washington’da da İsrail’in dostları tarafından dile getirildiğini görüyoruz. Şimdilik bu durum ABD’nin PKK’yle mücadele için Türkiye’ye verdiği desteği herhangi bir biçimde etkilemiş değil. Fakat ABD’deki Musevi lobisinin ne kadar güçlü olduğunu göz önünde tutarsak bu olası çelişkinin dile getirilip o desteği etkileyebileceğini göz ardı edemeyiz. Ankara’da hangi parti iktidarda olursa olsun Washington’la iyi ilişkiler içinde olmak ister. Bush yönetimi açısından bakarsak durum şöyleydi… Her ne kadar 2003 yılında ABD askerlerini Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a sevk edememekten son derece rahatsız olmuşsa bile yine de bölgede izole olması ve Ankara’da kökleri İslami harekete uzanan bir hükümetin iktidarda olmasının Ortadoğu’da diplomatik avantaj sağlamasını göz önünde tutarak gerginliğin uzun süre devam etmesini istememişti. Obama’nın gelmesiyle Washington’ın öncelikleri değişecektir. Bu yeni öncelikler içinde Türkiye nerede olacaktır? Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun ABD’nin dış politikasında ne derece yardımcı bir unsur olabileceği değerlendirilecektir. Ama Obama’nın tam göreve başladığı günlerde Türkiye’nin Hamas yüzünden İsrail’le bu kadar açık biçimde gerginlik içine girmesinin Obama yönetiminin öncelikler belirleme sürecinde bir faktör olacağını sanıyorum.
SÖYLEŞİ / LEYLA TAVŞANOĞLU

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU