SÖYLEŞİ…


BAĞÇELİEVLER KATLİAMI…
“5-6-2 tamam reis”… Sonuç: Yedi genç ölü…
Ankara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56/2… Bu adres, yakın tarihi bilmeyenler için bir şey ifade etmeyebilir, ancak bilenlerin gözlerinin önünden yedi gencin yüzü geçiyor. Efraim, Hürcan, Osman Nuri, Salih, Serdar, Latif ve Faruk, Türkiye İşçi Partili oldukları için öldürüldüler. Yakınları, bilenlere unutturmamak, bilmeyenlere duyurmak için Bahçelievler katliamının 30. yılında mezarları başında olacak.
Esra Açıkgöz
Ankara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56 No’lu apartman, daire 2… Tarih, 8 Ekim 1978. Yaşları 20 ve 26 arasında değişen yedi gencin akıllarında o gün katıldıkları Türkiye İşçi Partisi (TİP) il toplantısındaki konuşmalar vardı. Latif Can, Efraim Ezgin, Osman Nuri Uzunlar, Hürcan Gürses ve Serdar Alten evdeydi, ev sahipleri Faruk Ersan ve Salih Gevenci ise işten çıkmış eve geliyorlardı. Aralarında Abdullah Çatlı, İbrahim Çiftçi, Haluk Kırcı’nın da olduğu Milliyetçi Hareket Partisi yanlısı faşist grup onları eve giderken yoldan alıp Eskişehir yolunda kurşunlayarak öldürdü, diğerlerini ise evde. Bu olayın üzerinden 30 yıl geçti. Aileleri ve arkadaşları yedi gencin unutulmaması için, mezarları başında anma yapacaklar. Hürcan Gürses ve Serdar Alten 8 Ekim’de, Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda saat 12.30’da, Latif Can, Efraim Ezgin ve Osman Nuri Uzunlar Bursa Yenişehir’de saat 14.00’te, Salih Gevenci 18.00’de Çorum’da anılacak. Faruk Ersan içinse, 11 Ekim’de saat 14.00’te Kırklareli’nde anma yapılacak. Biz de katledilenlerin avukatı Erşen Sansal, katledilenlerin arkadaşı ve TİP üyesi Mehmet Atalay ve TİP’in o dönemdeki genel sekreteri Nihat Sargın’la konuştuk. Sansal sorularımızı şöyle yanıtladı:
Ankara, Bahçelievler, 15. Sokak, 56 No’lu apartman, daire 2… Bu adres sizin için ne ifade ediyor, ilk aklınıza gelenler neler?
Ankara’nın Bahçelievler semtindeki ev çok ünlendi. Bu ev, iki öğrencinin (Salih ve Faruk) kaldıkları, öğrenci bütçesine uygun, zaman zaman -tıpkı 8 Ekim 1978’teki gibi- arkadaşlarının da gelip kaldığı bir ev. Kapısındaki kocaman anahtar deliğinden, içerisi gözetlenebiliyor. Bu ev, Bahçelievler katliamında yitirdiğimiz gençlere mezar oldu. Katliamın çözülmesine giden önemli bir adım bu evle ilgili bir bilgiden kaynaklanarak atıldı. Katliamdan bir iki gün önce, pazardan dönen bir kadın, filelerini duvarın üstüne koyup dinlenirken, iki gencin konuşmalarına tanık olmuştu. Bu gençlerden birisi, diğerine “Tamam reis, 5-6-2” diyormuş. Reis denen, “Bir yanlışlık olmasın, git bir daha bak!” deyince, tekrar bakıp gelen genç, ötekine, “Tamam reis, 5-6-2” diye tekrarlamış. Bu şifreli konuşma, yaşlı kadının dikkatini çekmiş. Bahçelievler semtindeki katliamın bir bomba gibi patlamasının ardından, o civardaki bir evde kabul günü yapan kadınlara tanık olduğu bu şifreli konuşmayı anlatmış, kadınlar da “5, 6, 2” şifresinin; evin numarası olan 56/2 ile ilgisi olduğunu düşünmüşler. Buradan hareketle bir fotoğraf teşhisinden yola çıkılıp Bahçelievler Katliamı’nın katilleri yakalandı. O gün keşif yapan gençlerden, reis denilen Ercüment Gedikli, ağırlaştırılmış ömür boyu hapse çarptırıldı. Diğer genç Duran Demirkıran ise olayda gözcülük yapmaktan cezalandırıldı. Ben bu evi hiç görmedim. Daha sonra bu evin bir müze gibi korunup saklanması düşüncesi konuşuldu, ama gerçekleşmedi.
– Bahçelievler Katliamı’nda öldürülen gençleri tanıyor muydunuz?
Onlar da, ben de TİP üyesi olduğumuzdan kimileriyle daha çok, kimileriyle daha az tanışıyorduk; ama özellikle Ankaralı gençleri; Serdar’ı, Salih’i, Hürcan’ı ve Faruk’u iyi tanırdım. Serdar’ın babası da arkadaşımdı. Kardeşlerimiz gibiydiler.
– Olayı nasıl duydunuz?
9 Ekim Pazartesi sabahı yazıhanemdeydim, 09.30 sıralarında telefonum çaldı. TİP Ankara İl Başkanı Osman Sakalsız, acele partiye gelmemi istiyordu. Ne olduğunu sordum, beş arkadaşımızın katledildiğini söyledi. İl başkanlığına gittim. Olay radyolar ve televizyonlar aracılığı ile duyurulmuştu. Sokaktaki insanlar bir ürperti içindeydi, yüzlerini bir dehşet duygusu sarmıştı. Zaten, zorunlu olarak sokağa çıkmış olanlar dışında pek kimseler de yoktu. Aslında bu olayla amaçlanan da buydu. Parti binasına geldiğimde iki arkadaşımızın daha (Salih ve Faruk) cesetlerinin, Eskişehir yolunda bulunduğu haberi geldi.
Bahçelievler’deki evde öldürülen gençler, (Hürcan, Efraim, Lâtif) yatağın üstüne oturtulup kurşuna dizilmişlerdi, gene onlarla birlikte kurşuna dizilen Serdar ise, 8 gün daha yaşadı. Komada olmadığı ender saatlerde olayın çözülmesinde çok yararlı olacak bilgiler verdi. Osman Nuri ütü kordonu ile boğularak öldürülmüştü. Eskişehir yolunda bulunan cesetlerin elleri arkalarından bağlanmıştı, ağızlarında tıkaçlar, beyinlerine sıkılmış kurşunlarla, görünüm tam bir vahşetti.
– Bu katliamın davasına bakmaya nasıl başladınız?
Bahçelievler Katliamı’nı yalnızca ben değil, TİP’in üyesi, dostu birçok avukat izledi. Gerek sıkıyönetim mahkemesindeki aşamalarda, gerekse ağır ceza mahkemesindeki aşamada davaya kalabalık bir meslektaş katılımı oldu. Bu davayı takip etmek, düşünsel inançlarımızın bir gereği olduğu kadar, meslekî bakımdan da ertelenemeyecek bir görevdi. Topluma düşen görev ise, bu olayı unutmamaktır.
– Serdar’la hastanede görüşme şansınız oldu mu?
Ben Serdar’ı hastanede yattığı sırada göremedim. Zaten yaşadığı 8 günün büyük bir kısmında komada kalmıştı. İki kez ifadesi alınabilmiş, katilleri tarif etmişti. Daha sonra katiller yakalandığında, bu tanımların onlara aynen uyduğu görüldü. Kendisini yaralıyken, kollarına girerek kapıda bir arabanın içinde katliamı idare etmekte olan Abdullah Çatlı’ya götürüp getirdiklerinde, Çatlı’nın arabasını görmüş, bu arabanın rengini, markasını, modelini ve plakasını ifadesinde söylemişti.
– Dava, 86’da sonuçlandı; Haluk Kırcı, ölüm cezası aldığı halde serbest bırakıldı, yakalandı yine serbest bırakıldı. Bu süre boyunca sizce nasıl bir yargılanma yapıldı?
Bahçelievler Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Bu süre zarfında uzun yıllar dava, yargının gündeminde kaldı. Bu süreçte, olayın failleri, yani katiller ve yardımcıları, olayın nasıl tertip edildiği ve nasıl gerçekleştirildiği açıklığa kavuştu. Bu, yargı açısından net bir olaydır. Davada sanıkların cezalandırılmaları ile ilgili bir oturum yapılıp karar verildiği gün, haber televizyonlarda duyurulduğunda, akşam evdeki telefonumu birçok kişi aradı. Tanımadığım birçok insan, hakkın yerini bulmasından dolayı memnunluklarını belirtiyorlardı. Aralarında bir kadın, kendisinin oğlunun da bir olayda öldürülmüş olduğunu, fakat olayın “faili meçhul” kaldığını söyledi. “Oğlumun katilini mahkeme önünde görmeyi çok isterdim, olmadı. Ama şimdi Bahçelievler’in katilleri mahkûm edildi ya, benim oğlumun katilleri cezalandırılmış gibi hissettim” diyordu. Ancak Bahçelievler Katliamı’nın yargı dışındaki yanları, oldukça düşündürücü ve bir o kadar da üzücüdür. Katliam, olaydan sonra onlarca yıl, yargının ve siyasetin gündeminde kaldı. TBMM’de ve Başbakanlık Teftiş Kurulu’nda bu konuyu araştırmak için iki ayrı komisyon oluşturuldu, ama hazırladıkları raporların en önemli kısımları, ilgililerce mahkemeye gönderilmedi. Mahkeme, bu ilgililer hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılması için suç duyurusunda bulundu. Olay, iki bakanın bakanlıktan düşmesine neden oldu. Çatlı, hayatta kaldığı sürede, etkili çevrelerce yargının önüne çıkarılmaktan uzak tutuldu, gözaltına alındı, kaçırıldı… Halen cezasını çekmekte olan Kırcı, iki kez “yanlışlık”la tahliye edildi! Hatta yurtdışına çıkmayı bile başardı. Susurluk kazası sonrasında dönemin başbakanı Tansu Çiller, Abdullah Çatlı’nın cenaze töreni yapılırken, “devlet için kurşunu yiyen kadar, kurşunu sıkan ellerin de kutsal” olduğunu söylüyordu. Gerek Çatlı’nın, gerekse Haluk Kırcı’nın önemli devlet görevleri yapan kişilerle ilişkileri, beraber çekilmiş resimleri, yakınlıkları anlatıldı. Ancak bu çabalar, güneşi balçıkla sıvamaya yetmedi.
KAYNAK: http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=em&xl=empopup&em=cu/cudergi/w/d0211.html
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU