11 Eylül de 12 Eylül de ABD’nin işi!…


Mine şenocaklı

Mineş Şenocaklı

Türkiye’de 12 Eylül darbesinin neden yapıldığını hemen herkes biliyordu, Kenan Evren hariç! Amerikalılar Türkiye’de Demirel’i devirdiler, darbe gerçekleşti ve böylece Özal’la küresel sermayenin kapıları sonuna kadar açılmış oldu… 11 Eylül ise tam tersine tüm dünyada küresel sermayenin tasfiyesi için yapıldı! Her ikisini de yapan ABD’ydi!
11 Eylül saldırısından birkaç gün sonra, dünya adeta şoktayken, bütün gözler El Kaideli teröristlere, Usame bin Ladin’e çevrilmişken ve neredeyse tüm Batı 11 Eylül’ü İslam dünyasından ve Müslümanlardan gelen bir saldırı olarak değerlendirirken, siz sıcağı sıcağına katıldığınız bir televizyon

Kenan Evren

Kenan Evran

programında, olayın bir terörist grubun işi olmadığını, ABD içindeki bir çatışmanın başlangıcı olduğunu söylemiştiniz. Belki de bu sözler dünyada bir ilkti. Sizin de belirttiğiniz gibi, daha sonra teknik analizlerle de desteklenerek benzer iddialar sıkça dile getirildi. Ama o zamanlar sizin bu sözleriniz komplo teorisi olarak nitelendirilmişti. Aradan 10 yıl geçti… 11 Eylül’den sonra dünya nasıl değişti? Ve tabii siz aynı şekilde mi düşünüyorsunuz?
Suç teşkil eden bir olayda maddi delillere dayanmadan kimse itham edilemez. Bu nedenle sözlerim komplo teorisi olarak algılanmıştı o zaman. Ben kriminal bir soruşturma yapmıyordum, olayı siyasi sebep ve sonuçları açısından iki aşamada inceliyordum. Evvela şu sorulara cevap aradım: Terör yapmayı amaçlayan ve bunu gerçekleştiren bir grup, dünyanın en güçlü ülkesi sayılan ABD’nin güvenlik ve istihbarat engellerini nasıl aşmış ve çok karmaşık bir eylemi gerçekleştirebilmişti? Çünkü amatör kişiler böylesine sofistike, karmaşık bir eylemi planlayamazlar. Mutlaka içeriden birilerinden yardım

Turgut Özal

Turgut Özal

görmeleri lazım. Dört ayrı uçak kaçırılmıştı. Dört ayrı uçakla yapılan bu eylemlerin hepsinin başarılı olması da ihtimaller hesabına pek uygun değildi. Sonra uçaklardaki yolcuların hepsi de kaderlerine razı mı olmuşlardı? Niye teröristlerle mücadele etmemişlerdi? Bir boğuşma olabilirdi. En azından uçaklardan birinde… Ama hiçbirinde olmadı. Eğer yolcular ya da mürettebat mücadele etseydi, uçak yolunu şaşırabilirdi, düşebilirdi… Aslında bütün bunların dışında olayı önce siyasi olarak analiz ettim. Onun dışında elimde hiçbir somut bilgi yoktu. Ve dedim ki, “Bu eylemin böyle olması mümkün değil!” Daha sonra bu fikrimin haklılığını ortaya koyan bir sürü belge çıktı ortaya.Önce oligarklar tasfiye edildi
-Mesela Pentagon’daki hasarın bir uçak çarpmasının izine benzemediği söylendi…
Evet. Doğrudan doğruya bir füze saldırısı olduğu düşünüldü. O bakımdan ben bunun El Kaide’nin yaptığı bir terör eylemi olduğunu hiç düşünmedim. Sebebi de aklımda olduğu için böyle bir senaryo yazdım. Böyle bir operasyonun sebebi olmalıydı. Aksi halde tüm iddialar havada kalırdı.

-11 Eylül’ün sebebi neydi peki?
Ben bu olay olmadan evvel, sürekli olarak Amerika’nın bütçe açığını takip ediyordum ve bu sorunun nasıl çözüleceğini bir türlü bulamıyordum. Ama bir yerde duracağını hesap ediyordum ve diyordum ki, bir havuz ne kadar büyük olursa olsun, tek taraflı gelen su bir süre sonra havuzu doldurur ve taşar orası. Bunun üzerine şu sorulara cevap aradım; ABD İkinci Dünya Savaşı’nda savaştığı Japonya’yı neden kalkındırdı? Ondan sonra yıllarca ideolojisiyle savaştığı, insan haklarını ihlal ettiği için sürekli kınadığı Çin’in rekorlar kırarak kalkınmasını neden sağladı? Asıl mesleğim de iktisat olduğu için oradaki mekanizmayı takip ettim. Şöyleydi; Japonya’nın da, Çin’in de ekonomileri ihracata dayalıydı ve dış ticaret fazlası veriyordu. Bu ülkeler tasarruflarını güvenli ve kazançlı buldukları Amerika’da değerlendiriyorlardı. Ellerindeki parayı ABD’nin finans kesimine aktarıyorlar, borsaya giriyorlar, ABD hazine bonolarını satın alıyorlar ve böylece Amerika da bütçe açığını tamamlamış oluyordu. Bu devam etmeyecekti, devam etmemesi lazımdı. İşte bu durum bir süre sonra ABD ekonomisinin iki başlı olmasına sebep oldu. Bir yanda yabancı para akımıyla beslenen ve giderek dünya üzerinde etkisini siyaset alanına da yönelten küresel sermaye vardı, diğer yanda ülke içinde iç tüketim için üretim yapan, petrol, uçak, silah ve elektronik sanayii… Ülke içinde üretim yapan sanayiciler bu gidişten memnun değildi. Amerika’nın günün birinde bu borcun altında kalacağını düşünüyor ve “Bu paraları kontrol eden kişiler başka yerlere çekip gidebilir” diyorlardı.

Londra Borsası

Londra Borsası

-Küresel sermaye de ABD’li değil miydi?
ABD’de oluşmasına rağmen küresel sermayenin herhangi bir coğrafyası yoktu. Para ve coğrafya birbirine bağlı değildir. O yüzden bu şirketlere “Amerikalı” diyemeyiz. Zaten onlar da giderek Avrupa’ya yöneldiler ve Londra merkezli hale geldiler. Ve sonunda bir siyasi proje hazırladılar. Dünyadaki dengeleri değiştirmek ve yeni bir model oluşturmak istediler. Dediler ki, “Bugüne kadar dünyadaki denge Sovyetler Birliği ve Amerika arasında silahlı güce dayanarak sağlandı. Halbuki biz silahlı güce dayalı denge yerine, tek bir merkezden yönetilen ve ekonomiyi bir araç olarak kullanan bir güç odağı oluşturabiliriz. Bütün dünyayı ekonomik araçlarla yönetebiliriz. Böylece silah üretimine de gerek kalmaz. Bu kaynakları insanların refahı için kullanırız.”

Pütin

Veladimir Putin

-Bu söyledikleri kulağa çok hoş geliyor…
Evet. “Öyleyse önce Sovyetler Birliği’ni tasfiye etmemiz lazım” dediler. Burada başarılı oldular. Yeltsin döneminde çok etkiliydiler. Komünizmi ortadan kaldırdılar ve Rus ekonomisini bazı oligarklar yönetmeye başladı. Ama Putin gelince bu oligarkların birini bile bırakmadı, hepsini tasfiye etti. Onların yerine daha milli olan sermayedarları seçti ve işletmelerin yönetimini onlara verdi.

-Oligarklar kimlerdi?
Biri İngiliz futbol takımı Chelsea’nin sahibi Roman Abramoviç’ti.

-Şu anda İngiltere’de yaşayan en zengin kişi kabul ediliyor…
Evet. 20 küsur oligark vardı böyle. Şimdi biri hapishanede. Ama Abromoviç bunların en iyi temsilcisi.

-Neyi temsil ediyorlardı? Diğer zenginlerden farkları neydi?
Bunların özelliği şuydu; Sovyetler Birliği komünist rejimdeyken insanlar ya işçiydi ya memur. Bu insanların çok büyük servetler biriktirmesi mümkün değildi. Fakat çok kısa bir süre içinde oligark dediğimiz bu kimseler dolar milyarderleri haline geldiler. Hatta en üst sıralarda yer aldılar. Çünkü; dışarıdan onlara bir destek geldi. Bu destekle Rusya’daki çok büyük işletmeleri küçücük paralarla satın aldılar ve onların sahibi oldular.

CIA

CIA

Bin Ladin öldü mü bilmiyorum
-Sizce Usame bin Ladin öldürüldü mü?
Cesedi bulunmadı. Aslında şunu sormak lazım, ABD gibi bir güç Usame bin Ladin’i nasıl bulamaz? Senelerce bulamadılar. Üstelik Usame bin Ladin ihtiyaç olduğu zaman bir kaset dolduruyor onu da televizyon kanallarına veriyordu. İnsan gidip o kaseti verene bir sorardı. “Nerede bu adam?” diye… Yani CIA’in onu bulamaması mümkün değildi.

-Öldürüldü mü peki sizce?
Fiziken ölüp ölmediğini bilmiyorum, ama siyasi olarak ölmesi lazımdı, öldü.

-Neden hocam?
Artık terör bitti. O konuyu kapattılar, 11 Eylül’den sonra gidecekleri yerlere gittiler, Irak’a, Afganistan’a… Artık 11 Eylül’ü kullanarak yapacakları bir şey yok. Solcular Demirel’i anlamadı

Rus Oligark

Roman Avromovici

-Rusya’daki oligarklar bizdeki KİT’ler gibi kuruluşları küresel sermayecilerin desteğiyle aldılar, öyle mi?
Evet. Ve çok düşük paralarla satın aldılar. Ama daha sonra Putin bunu engelledi. O zaman ben şöyle düşündüm; dünyada ABD ve SSCB ile dengeyi savunan güçler, küresel sermayenin siyasi hedeflerinden rahatsız oldular ve bana göre ortak rakibe karşı tedbir aldılar. Önce Rusya içindeki oligarklar tasfiye edilerek küresel sermaye etkisiz hale getirildi ve sonra 11 Eylül eylemi ile ABD bu sürece katıldı. Bugün dünyada yaşanan ekonomik krizin de bu açıdan değerlendirilmesinin ve kaybedenin hangi taraf olduğunun belirlenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum. İşte, 11 Eylül bunların arasındaki çatışmanın başlangıcıydı. 11 Eylül küresel sermaye ile ulus devletin çatışmasının başlangıcıdır. Bu mücadeleyi ulus devletler kazanacak ve küresel sermaye tasfiye edilecektir.

Mahir Kaynak

Maher Kaynak

-Özetle 11 Eylül ABD’nin işi diyorsunuz…
Evet. Bu eylemin arkasında ulus devlet olduğunu ve küresel sermayeyi temsil eden İkiz Kulelere hücum edildiğini düşündüm ve bunu da söyledim daha önce… Amerika’daki finans şirketlerinin iflas etmesiyle küresel bazda bir ekonomik kriz ortaya çıktı. Peki bunların iflası kimin kaybettiği anlamına gelirdi? Yani bir petrol şirketi, bir uçak şirketi kaybeder mi? Hayır! Oraya para yatıran insanların parası gitti, yok oldu. Bu, küresel sermayenin kaybıydı. Buna karşılık Amerika yeni bir fon oluşturdu. Petrolden gelen gelirlerle küresel sermayeye bir alternatif yarattı. “Para ihtiyacı olursa sarf ederim” diye… Çünkü hem içeride hem dışarıda petrol gelirlerini kendisi kontrol ediyordu. Bakın, Sovyetler Birliği sıkıntıya düştükten sonra petrol fiyatlarında ani bir artış yaşandı. Fiyatlar çok yükseldi. Ve bu yükseliş Rusya’nın ekonomik problemlerini çözmesinde çok yardımcı oldu. Onun dışında Arap ülkelerinde bir para birikti ve bu para ABD’nin kontrolü altına girdi. O sırada da küresel sermayenin yönetim merkezi Londra’ya taşındı. Ve buradan yönetmeye başladılar ekonomiyi. Biliyorsunuz daha önce küresel sermaye sadece Rusya’yı ele geçirmekle kalmadı, birçok yerde de renkli devrimler yaptı. Turuncu devrim ve benzeri gibi… Ama şu anda onların da tasfiye edildiğini görüyoruz. Onlar da geriye döndü. Bu son ekonomik krizle, küresel sermaye büyük ölçüde kaybetti. Sonunda tamamen tasfiye edileceklerini zannediyorum.

-Ulusal sermaye öne geçecek diyorsunuz… O zaman ulus devletler ve tabii Türkiye de daha öne çıkacak diyebilir miyiz? Tabii… Türkiye, AK Parti iktidara geldikten sonra küresel sermayeye kapılarını açtı. Özelleştirmeler de yapıldı. Dışarıdan yabancı sermaye geldi. Ama onun dışında bizim de dış borçlarımız büyük ölçüde arttı. Sıkıntı yaratan cari açık da bunun sonucuydu. Şimdi Türkiye’de de bu cari açık problemi için uğraşılıyor. İşte burada Amerika ve Rusya Türkiye’ye yardım edecek. Rusya enerji açısından bağlı olduğumuz bir ülke, bizi sıkıştırmayacak ve Arap sermayesi giden küresel sermayenin yerini dolduracak. Bakın, şimdi Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Küresel sermaye Türkiye’yi terk ederse ani bir krizle karşılaşmamak için o sermaye kullanılacak ve yavaş yavaş da cari açık kapatılacak.

-Peki ama Rusya ve Amerika bizi niye destekleyecek? Dediğim gibi dünya üzerinde Amerika ve Rusya arasında kurulmuş denge bozulmuş durumda. Soğuk savaş bitti, Sovyetler Birliği dağıldı, ondan sonra küresel bir dünyadan söz edilmeye başlandı. Amerika ve Rusya anlaştılar, dediler ki, “Bizim karşılıklı kurduğumuz denge dünyanın savaşsız bir dönem geçirmesine neden oldu. Oysa dünyaya Avrupa egemenken, 25 sene içinde iki büyük savaş çıktı. Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı… Halbuki soğuk savaş döneminde hiçbir ciddi savaşla karşılaşılmadı. Bu dengeyi yeniden kurmamız lazım!” Yoksa ABD’nin ekonomik olarak Rusya’ya yardım etmesi için bir sebep yok. Ama ABD hem doğrudan yardım etti hem de petrol fiyatlarını yukarı çekerek Rusya’nın gelirlerini artırdı. Petrol fiyatlarındaki artış piyasa şartlarının bir gereği değildi. Ansızın birkaç misline çıktı. İşte o zaman dedim ki, “Amerika ile Rusya arasında denge kurulduğu zaman bunların hasımları kim olacak?”

Rusya ile ABD, AB’yi dağıtacak  Nasıl yanıtladınız bu soruyu? Bunların hasımları yeni oluşmakta olan Avrupa gücü ve bir de Çin’di. Bunlar dünyada yeni güç odakları olmaya namzetler. Öyleyse Rusya ve ABD, AB’yi dağıtacaklar, Çin’i de sınırlandıracaklar. Şimdiki gidiş de o istikâmette zaten. Bu iki güç Ortadoğu ve Afrika’nın kaynaklarının Çin ve Avrupa tarafından sömürülmesine izin vermezler. Bu bölgelerdeki ülkeleri savunacaklardır. Ama kendileri bu ülkeleri askeri güçle savunurlarsa bir reaksiyon doğuyor onlara karşı. “İşgalci” diye… İkincisi; ABD’nin bunu finanse edecek gücü kalmadı. Öyleyse bu tahterevallinin iki ucunda Rusya ve ABD varken, ortada istinat noktası Türkiye olacaktır. Türkiye bu bölgeyi yeni taliplerine karşı koruyacaktır.

-Türkiye’nin ABD ile ilişkileri nasıl olacak peki? Bozulmadan devam edecek mi? Tabii… Biz de geçmişte bir sürü çelişkiyi yaşadık. Dedik ki, “Demirel Amerika tarafından getirilmiştir. Morrison Süleyman’dır!” Biliyorsunuz, Morrison Knudsen mühendislik firmasında çalıştığı için, Demirel’i eleştiren çevreler 60’lı yıllarda kendisinden bu sıfatla bahsediyordu… Ama sonra ne oldu? 1970’li yıllarda CIA’in Türkiye şefi Paul Henze, 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar başardı!” diye haber verdi. Kastettiği çocuklar darbeyi yapan generallerdi. Yani Amerikalılar Demirel’i devirdiler! Amerika, Amerika’yı mı devirdi diyeceğiz şimdi? Aslında bunlar çok tutarlı politikalardır. Ne oldu? Demirel’in yerine Özal geldi. Çünkü 12 Eylül darbesinin asıl amacı Özal gibi birini getirmekti. Özal, Türkiye’yi dünyaya açtı. Dünyayla ekonomik olarak bütünleştik, değil mi? Yani küresel sermaye Türkiye’ye ilk adımını o zaman attı.

-Bu planlar 31 yıl önce mi yapılmıştı?
Tabii… Daha da öncesinden hatta!

-İyi ama Demirel de bunu yapamaz mıydı?
Demirel’in ekonomi politikası farklıydı. O ithal ikâmeciydi. Yani dışarıdan ithalat yerine, içeride üretim politikası güdüyordu. Türkiye’nin dış borcu hemen hemen hiç yoktu. Çok düşüktü. Bu anlamda dünyanın en bağımsız ülkelerinden biriydi Türkiye. Ama solcular dediler ki, “Demirel’den kurtaracağız Türkiye’yi ve bağımsız yapacağız.” Ve ne oldu? Özal’ı getirdiler! Küresel sermayenin önünü açtılar.

-Türkiye, Demirel zamanında bağımsızdı dediniz… Peki ama solcular bu olanı biteni göremediler mi, analiz edemediler mi?
Hayır. Farkında değillerdi. Olayı analiz edemiyorlardı. Genç solcular alet olarak kullanıldı, diğerleri de öyle. Bilgisizdiler.

Süleyman demirel

Süleyman Demirel

-Peki Demirel bu analizi yapabiliyor muydu?
Onu bilmiyorum. Ama Avrupa ve ABD ortak olarak bu operasyonları yürütüyordu. Amaçları Türkiye’yi ekonomik açıdan dünyaya açmaktı. Genelkurmay Başkanı Evren eğer çıkıp da, “Çocuklar hiç uğraşmayın biz darbe yapmayız” deseydi, biter giderdi. Ama amaç darbeydi. Bakın, o günlerde solcular Türkiye’den kaçınca Avrupa’ya gidiyordu, hiç Sovyetler Birliği’ne gitmiyordu. Ayrıca o dönemde Sovyetler Birliği ile çok yakın ilişkilerimiz vardı. Dünyada Sovyet yardımı alan ikinci ülkeydik. Öyleyse darbecilerin söylediği gibi niye Türkiye’yi devirmek istesinlerdi? Ama bunlar görülemedi. Solcular kalktılar, “Kahrolsun Demirel!” dediler. Bağımsızlık için yaptılar bunu. Ama 12 Eylül’ün niçin yapıldığını birçok kişi biliyordu, Evren hariç!

-Niye öyle düşünüyorsunuz?
Bu amaçların hiçbirinin farkında değildi ki! Getirdiler Evren’i, anarşiyi ortadan kaldırdı. Ama o da anarşi yaptı. Memleketi kurtarmak için…

-Kurtarmak için yaptı ama PKK’yı büyüten de 12 Eylül darbesi oldu?
Evet. PKK’yı daha sonra da vatanını çok sevenler bu hale getirdiler.

Adnan Kahveci

Adnan Kahveci

-Kimler vatanını çok sevenler?
Askerler, MHP’liler… “Vurun” dediler. Kürt halkını vurdular. Şunu söyleyeyim, koruculuk çok büyük kötülüktü. Ben rahmetli Turgut Özal’la konuştum bu konuda. Bir gün Kürt meselesini tartışmak için beni çağırdı. “Turgut Bey, halkın güvenliğini sağlamak devletin işidir. Oraya ekonomik yardım yapmak istiyorsanız parayı sokakta dağıtın daha iyi” dedim. O sırada telefon çaldı, dedi ki, “Adnan Kahveci arıyor, o da senin gibi düşünüyor. 80 bin kadro hazırlamış Güneydoğu’ya, buradan para akıtacağız diyor…” Yani 80 bin Kürt çalıştırılacakmış kamuda. Güzel bir program değil mi?

-O zaman Adnan Kahveci’nin ölümü de Kürt meselesine bağlanabilir mi? Zira o kaza da hâlâ sır?
Evet, hâlâ sır… Özal, Doğu ve Güneydoğu’nun ekonomik olarak yapısını değiştirmek istiyordu. O zaman Turgut Bey, “Fakat buna güvenlik güçleri karşı çıkıyorlar, kabul ettiremiyorum bir türlü” dedi.
-Nitekim Ecevit de aynı şeyi söylüyordu. “Güneydoğu’da asıl mesele aşiretler, orayı önce ekonomik olarak kalkındırmak gerekir” diyordu…
Evet. Hatta ben son zamanlarda şunu söyledim. Devlet oraya gidip, “Kürtler için hürriyet istiyorum. Bu ağalık sistemi sizi insan olmaktan çıkardı. Biz sizin için insanlık istiyoruz” diyebilirdi…

Kennedy

John Fitzgerald Kennedy

Kennedy niye öldürüldü sanıyorsunuz!
-Amerika’da, 11 Eylül’ü yapanlar arasında kimler var o zaman?
Amerika’yı tek bir birim olarak düşünmüyorum ben, “İçinde iki yapı oluştu” diyorum. Birisi ulusalcılar, diğeri de küresel sermayeciler. Küreselciler yavaş yavaş Amerika’yı terk ediyor. Komployu yapanlar ulusalcılar. Küreselcilere saldırdılar.
-Ulusalcıların içinde kimler var?
O zamanki iktidar var. Onlar daha ziyade iç ekonomik güce yönelikler. Şöyle bir ayrım yapabiliriz; Demokratlar küresel sermayeye yakındır, Cumhuriyetçiler ise ulusalcıdır. Ben size bir de hikâye anlatayım… ABD Başkanı John Kennedy niye öldürüldü diye… Kimse “Kennedy niçin öldürüldü?” diye sormaz. “Kim öldürdü?” diye sorar. Kennedy niçin öldürüldü? Kennedy bugün söylediğimiz olayların, fikirlerin oluşturulduğu ilk günler iktidardaydı. Diyordu ki, “Dengenin bir tarafında neden Sovyetler Birliği olsun, onu tasfiye edelim, Avrupa’yı güçlü hale getirelim. Böylece denge Avrupa ile ABD arasında kurulsun!” Hatta Avrupa’ya geldi, Berlin’e gitti, “Ich bin ein Berliner!” Yani “Ben bir Berlinli’yim” dedi. O zaman Sovyet devlet adamı Kruşçev ABD’deki muhataplarına, “Bu değişim ancak savaşla olur. Biz böyle bir değişime, tasfiyeye karşı çıkarız. Savaşı göze alıyorsanız, böyle devam edin” dedi. Niye o günlerde nükleer savaştan dönüldü? Çünkü ABD’liler hem Rusya’nın talebi olduğu için hem de Demokratların bu politikasını beğenmedikleri için “Biz başkanımızı feda ederiz” dediler ve ettiler.

11 - 12 Eylül

11 ve 12 Eylül

-Bu da 11 Eylül gibi ABD’nin işi yani?
Evet. Zaten bunun Amerika’nın içinde bir komplo olduğunu söylüyor herkes. Ama nedenini söylemiyor. Nedeni Kennedy’nin Avrupa’yı öne çıkarmak ve Sovyetleri tasfiye etmek istemesiydi.

-Şimdi Amerika için öngörünüz nedir?
Önümüzdeki dönemde cumhuriyetçiler göreve gelecekler. Obama zaten görevini yaptı. Cumhuriyetçiler de ulusalcı bir politika izleyecekler!

___________________________________________________________
İkinci Bölüm…
Kuzey irak haritası

Kuzey Irak Haritası...

Amerika Kuzey Irak’tan çekilecek, oradaki Kürtleri Türkiye himaye edecek. Çünkü Araplar Kürtlere karşı çok tepkili. Diyorlar ki, “Irak için biz 1 milyon insanımızı feda ederken, onlar refah içinde yaşadı, hiç eziyet çekmedi!” Onun için muhtemelen Amerika çekilir çekilmez Irak’ta Kürtlere saldıracaklardır…

Bizim varlığımız orada Kürtlere teminat olacaktır. PKK’nın umudu da Türkiye olacaktır. Bu yüzden Kandil’e kara harekatını Kuzey Irak’ta Türkiye’nin askeri varlığının yerleşmesi olarak kabul edebiliriz!Dünkü konuşmamızda, “Rusya ile ABD, Avrupa Birliği’ni dağıtacaklar, Çin’i sınırlandıracaklar. Dünyada yeni oluşacak düzende tahterevallinin iki ucunda Rusya ve ABD yer alacak, ortada denge noktası ise Türkiye olacak. Ortadoğu’yu yeni taliplerine, yani Çin ve AB’ye karşı Türkiye koruyacak” dediniz. Türkiye’nin gücü gerçekten de bu kadar artacak mı?
Evet. Dikkat ederseniz gelişmeler de o istikâmette. AB ile ilişkilerimiz giderek kopuyor. Türkiye, Ortadoğu ve Afrika’da rol alıyor. Çin’in bölgedeki atlama taşı İran’dı. İran’a karşı da tavır aldılar.

Peki ama tam da bu arada PKK terörü şiddetleniyor, İsrail’le ilişkilerimiz bozuluyor. Bunu nasıl açıklayacağız? Eğer Ortadoğu’da Amerika ve Rusya bizi destekleyecekse…
Amerika’nın bugüne kadar PKK’yı desteklemesinin sebebi, Türkiye’nin ulus devlet yapısından ayrılması ve bölgesel güç olmasını sağlamak içindi. Bu da Kürt’e ‘Kürt’ demeden olmazdı. Oysa şimdi hem Kürt’e Kürt diyoruz, tıpkı Arap’a Arap dediğimiz gibi, hem de Hıristiyanlara karşı olumlu jestler yapıyoruz. Diyoruz ki, “Hiç kimsenin kimliğiyle ve inançlarıyla ihtilaf halinde değiliz.” Biz Türkiye içindeki Kürt’e ‘Türk’ diyorduk. Peki Kuzey Irak’takine ne diyecektik? Onun için Kürt kimliğini kabul etmek zorunda kaldık. ABD’nin Öcalan’ı önce tasfiye edip, kendisinin işgal ettiği Kandil’de Türkiye’ye karşı hareketlerin olması tezattır, yani olmaz böyle bir şey değil mi?

Kandil

Kandil dağı...

Evet, olmaz! O zaman ABD niye Kandil’i destekledi?
Dediğim gibi amaçları ülkeyi bölmek değildi, sadece “Kürtlere Kürt deyin, o bölgedeki Kürtlerle iyi ilişkiler kurun ve sizin genişlemenizin bir alanı olsun orası” dediler.

Nereye doğru genişlemek?
Kuzey Irak’a doğru. Zaten oralarda da ekonomik olarak çok büyük ilişkilerimiz var. Daha da artıyor. Onun için PKK’yı çok fazla ciddiye almamak lazım. Şu anda Türkiye’nin bölünmesi söz konusu değil. Ben Kürt meselesi çıktığından beri şunu söylüyorum; Kürtlerin ayrı bir devlet kurduklarını farz edelim, bu devletin fert başına milli geliri 300 doları geçmez. Çünkü hiçbir ekonomik gücü yok, askeri gücü yok! Askeri güç sadece omuzdaki silahla olur mu? Öyle olsa biz ne diye top, tüfek, tank, uçak alıyoruz? Aslında terörle sadece bu şekilde mücadele edenler Kürt kimliğini Türkiye’ye kabul ettirmenin yolunu açtılar. Gittiler, orada insanlara eziyet ettiler, insanlar devlete güvenlerini kaybetti ve Kürtlüğün etrafında birleşti. Başlarda öyle değildi.

Peki gidiş nereye doğru?
Olay bitti. Yani Kürt’e ‘Kürt’ dedik, bir süre sonra Kandil’e kara harekatı da yapacağız… Bunu Kandil’e yapılmış bir kara harekatı olarak kabul edeceğiniz gibi Kuzey Irak’ta Türkiye’nin askeri varlığının yerleşmesi olarak da kabul edebilirsiniz.

Bu ne anlama geliyor?
Biz orada etkili olacağız.

Kuzey Irak

Kuzey Irak

Yani Türkiye 1 Mart tezkeresinde yapamadığını şimdi mi yapacak? Amerika’yla birlikte…
Evet. Ama Amerika’yla birlikte değil! Amerika, Kuzey Irak’tan çekildikten sonra orada Kürtleri himaye etmek gerekecek. Çünkü Araplar Kürtlere karşı son derece tepkili. Diyorlar ki, “Biz Irak için 1 milyon insanımızı feda ederken onlar refah içinde yaşadı, hiç eziyet çekmedi.” Onun için Amerika çekilir çekilmez muhtemelen Kürtlere saldırılacaklardır, bizim varlığımız orada Kürtlere teminat olacaktır.

O zaman PKK’nın da umudu Türkiye mi olacak?
Tabii…

BDP ve demokratik özerklikAma şimdi şiddetin dozunu artırdı… BDP de demokratik özerklik istiyor…
Onun da nedeni şu; Güneydoğu’daki Kürt yöneticiler Kürtler için değil, kendileri için mücadele ediyorlar. “Yine buranın yöneticileri biz olalım” diyorlar. Konumlarını devam ettirmek istiyorlar. Türkiye’den finansmanın Güneydoğu’ya gitmesini ve onu kendilerinin kullanmasını istiyorlar. Onun için onları çok fazla önemsememek lazım.

Türkiye İsrailPeki bütün bu olup biten arasında İsrail’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail ayağı bana son derece makul geliyor. Şu bakımdan makul geliyor diyorum; çünkü Türkiye bölgesel güç olacaksa, buradaki Müslüman ülkelerle arasını iyi tutmak zorunda. Bu da İsrail’e tepkiyle olur. Hem İsrail’le hem de Arap ülkeleriyle dost olmak mümkün değil. Onun için bizim İsrail’le olan çatışmamız şeklen ABD’de tepki görse bile aslında destekleniyordur.

Prof. Hasan Köni, “Türkiye, İsrail’le ilişkilerini el altından hep iyi tutmuştur” diyor.
Evet, olabilir. İsrail’in görevini iyi anlamak lazım. Herkes zannediyor ki, İsrail burada çok önemli bir yerde ve Amerika kendisini İsrail için feda eder. Bu kesinlikle doğru değil.

Feda etmez mi?
Hayır! İsrail’in kuruluşundan beri takip edin, Avrupa’dan kaçan Yahudiler Amerika’ya sığınmak istediler, Amerika bu kadar çok Yahudi’yi istemedi ve buraya yönlendirdi. Ve şunu düşündüler, dediler ki, “Kurulacak Yahudi devleti, buradaki Müslümanların düşmanı olur ve buradaki düşman nedeniyle Müslümalar başka düşman aramazlar ve bizimle dost olur!” Ve bunu da başardılar. İsrail’in rolü odur. Bakın size bir örnek vereyim, ABD İsrail için canını feda eder diyoruz değil mi? Peki ABD’nin en çok silah sattığı ülke hangisi? Suudi Arabistan! Onun hasmı ise İsrail. Bu ikisini nasıl bağdaştırıyorsunuz birbirine? Eğer bu ikisi kapışırsa ABD hangisini destekleyecek?… Belki de İsrail Türkiye’ye teşekkür ediyordur

Suudi Arabistan’ı mı?
(Gülüyor) Ben şunu söylüyorum, bu bir senaryo, bize böyle yutturuyorlar, herkes de bunu kabul ediyor. Sormak lazım Amerika’ya, “Hangisini tutuyorsun Allah aşkına? Birileri diyor ki, siz İsrail’le ayrılmaz bir parçasınız. Ama Suudi Arabistan’la da ayrılmanız mümkün değil. Öyleyse? Ekonomik menfaatleriniz, dünya üzerindeki petrolün konumu nedeniyle Suudi Arabistan’la bir. Üstelik bütün silahları oraya satıyorsunuz. Sattığınız uçaklarda Amerikan pilotlarını görevlendiriyorsunuz. Şimdi Amerikalı pilotlar İsrail’e bomba mı atacak?” Hayır! Bakın Filistin meselesini de herkes çok abartıyor. Filistin’in görevi de Arap-İsrail çatışmasının bir simgesi olmaktır. Bu bir görev. Filistinlilerin görevi İsrail’le savaşmaktır. İşte gördük, Yaser Arafat onların lideri değil, yöneticisiydi. Ve bu yöneticilikten 1 milyar dolarlık bir kazanç sağlamıştı. Siz bir kahramanın 1 milyar dolar gelir elde etmesini nasıl karşılarsınız? Bir ideal uğruna mı yaptı bunu? Yanlış mı söylediklerim?

Türkiye AfrikaAmerika, Afrika’yı Türkiye’ye emanet ediyor 

Türkiye’nin İsrail’e tepkisini aşırı bulanlar oldu… Sizin görüşünüz ne?
Bizim İsrail’e karşı tavır almamız gerekliydi. Ve bu ABD ile bir gerginliğe neden olacak değildir. Dikkat ederseniz bu olay sonucunda Başbakanımız o bölgenin kahramanı haline geldi. Her yerde fotoğrafları var. Ne kadar güzel değil mi? Biraz daha abartırsam şunu söyleyebilirim, İsrail acaba teşekkür etmiyor mu bize bu yüzden? “Bizi yok sayan İran’ın yerine, sizin İslam dünyasında egemen olmanız bizim için daha iyidir. Sizi tebrik ederim” demiyor mudur acaba? Dediğim gibi İsrail devleti o kadar güçlü bir devlet değil. Amerika düşman yaratmak için onu kullanıyor. İsrail’in vazifesi kavgayı sürdürmek. Orada barış olursa Araplara, Müslümanlara yeni bir düşman lazım. İsrail orada düşman vazifesini yerine getiriyor.

Öyleyse önümüzdeki dönemde Türkiye ile İsrail arasındaki çatışma daha da artacak?
Evet.

Ortadoğu

Ortadoğu...

Peki Türkiye’nin Ortadoğu’da gücünün artması ne kadar Başbakan Erdoğan’ın çabasıyla olmuştur, ne kadarını küresel düşünmemiz lazım? Çünkü başından beri anlattıklarınızdan bunların hepsinin çok önceden belirlenmiş adımlar olduğunu çıkartıyorum… Erdoğan’ın ne kadar dahli vardır bu sürece?
Bizim yolumuz açıktı, o bu yolu kullanıyor. Yani ters bir yolda değil. Bu model, Erdoğan geldiği zaman kurulmadı. Daha evvelden kurulmuştu. 13 Ocak 1991 tarihinde bir beyanatım var Nokta Dergisi’nde. Oradan bir pasaj okuyayım size; “Önümüzdeki günlerde Türkiye bölgesel güç olacaktır. Bu amaca askeri güçle değil, ekonomik ve siyasi gücüyle ulaşacaktır. Amerika ve Rusya da bu oluşumu destekleyecektir” demişim. Daha 1991’de söylemişim. Neden buraya vardım? Tabii ki ben fala bakmıyorum, diyorum ki dünya üzerinde kurulmuş olan dengeler bozuldu. Bunun yerine ne inşa edilebilir? Ve kendime göre bir model yaratıyorum. Diyorum ki, yeni düzen Amerika ve Rusya arasında olacaktır. Türkiye bu ikisinin arasında bir denge unsuru olacaktır. Dünyayı başıboş bırakırsak gidişatı da şansa bırakmış oluruz. Oysa birtakım şeyler hesaplanıyor, planlanıyor. Her planlanan gerçekleşmez ama gerçekleşenler de var. Şu anda istikâmet bu olacak gibi gözüküyor.
Türkiye dine sırtını dönmekten kurtuldu

Peki Afrika’da durum ne olacak? Somali’de insanlar açlıktan ölmeye devam edecek mi?
Açlık aslında kuraklıktan kaynaklanıyor. Kuraklık ise geçici.

Bir de iç savaş var ama…
O da geçici. Biz oraya sadece bu sene için bir yardımda bulunabilirdik. Halbuki diyoruz ki, “Biz burada uzun vadeli işler yapacağız. Yollar yapacağız, kuyular açacağız ve burada var olacağız.” Bu bir yardım mı, yoksa orada egemen olmak kaygısı mı? Somali, Afrika’ya giriş kapısıdır. Çin, orada yer tutmak istiyor. Bütün Afrika’da var olmak niyetinde ve şimdi onu engellemeye çalışıyorlar. Bunu da Amerika engelleyemez. Türkiye’nin oralara Müslüman kimliğiyle gitmesi önemli… Belki komplo teorisi diyeceksiniz ama neden Obama başkan seçildi diye düşünürseniz, hem yarı zenci, Afrika kökenli hem Müslümanlığa yakın. Hatta Müslüman olduğu söyleniyor. O bu bölgeye bir mesajdı. Obama bu mesajı verdi, işi bitti, şimdi gidebilir.

Şimdi sıra Türkiye’de mi?
Evet.

O zaman Amerika ile Türkiye’nin ilişkileri ciddi anlamda güçleniyor?
Tabii. Çıkar ilişkileri! Bizi sevdikleri için değil. Bu bir hesap meselesi. Bu bölgeyi kime emanet edebilirler? Başka kimse yok.

Tehlikeli bir tarafı da yok mu bu ilişkinin? Ciddi olarak bağımlı olacağız Amerika’ya…
Hayır. Siz oturup ülkenizin bütün ihtiyaçlarını karşılar, iyi bir model kurarsanız, hiç bağımlı olmamıza gerek yok. Sadece düşünceli olacağız. Yani onlarla kavga edip etmemeye doğru karar vereceğiz. İdeolojik olarak tavır alabilirsiniz; “Bunlar emperyalisttir, İslam düşmanıdır, haçlı seferleri yapıyorlar, kahrolsunlar” diyebilirsiniz. Ama bu Türkiye’nin çıkarına olmaz. Türkiye artık sadece kendi çıkarını düşünen bir ülke olmaktan çıkıyor. Dünyanın nereye gideceği konusunda söz sahibi olan bir ülke oluyor. İktidar bu işi biliyor muydu? Ne kadarı Erdoğan sayesinde oldu demiştiniz değil mi?

Evet.
Bu iktidara Refah Partisi’nden geldiler. Yetiştikleri ortam esas itibariyle Milli Görüş’tür. Dolayısıyla küreselleşmesi mümkün değildi. Ama sonra dediler ki, “Paranın rengi yoktur!” Başlangıçta Türkiye küresel sermayeye kapısını açtı. Bakın şimdi politikasında bir değişiklik oldu. Bir örnek vereyim size… Mesela Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Çin’e gitti. Çin, ABD ve Rusya’nın rakibi… Sonra Çin’den Urumçi’ye gitti. Çin’in kuzeydoğusundaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkentine… Urumçi’de kendisine profesör unvanı verdiler. Ve orada Gül, Türklerle Çinlilerin kardeş olduğunu söyledi. Bir hafta sonra kıyamet koptu orada. “Çinlilerle Türkler kardeş olamaz” diye… Olaylar çıktı. Bu Türkiye’nin politikasına karşı alınmış bir tavırdı… Amerika’da yaşayan Uygur Türkü Rabia Kadir yaptırdı o operasyonları. Yani Çin’e karşı bir operasyon yapıldı orada. Böylece Çin-Türk kardeşliği de ortadan kaldırıldı!

Peki Türkiye daha da muhafazakârlaşacak mı Ortadoğu’daki gücünün artması için?
Türkiye laiklikten sapmadı da, dine sırtını dönmekten kurtuldu. Yani artık dindarları da hoş karşılıyor. Ortadoğu’da etkisi ne olur bu kimliğin? Tabii ki bizim İslam’a karşı olmayışımız olumludur.

CHP Kemal KılıçdaroğluCHP de tasfiye edildi
Kılıçdaroğlu’nun gelişini nasıl yorumluyorsunuz?
CHP’nin tasfiyesini amaçlıyor. CHP’deki değişimi de bir tasfiye hareketi olarak gördüm. Çünkü CHP Türkiye’deki resmi ideolojinin simgesidir. Resmi ideoloji ortadan kalkacaksa CHP’de de değişim olması gerekir. Şu anda resmi ideoloji çok zayıfladı, üstelik içinde de bir şey kalmadı. Yani artık eskisi gibi ulus devlet, Türklük, laiklik, Atatürkçülük kalmadı. Tasfiye edildi.

Bu da ABD’nin işi mi?
Bu büyük güçlerin operasyonu. Benim istediğim Türkiye’yi Türklerin yönetmesi. Ama izin vermiyorlar.

Türk Lirası Ortadoğu’da güçlenecek
2008 krizini bildiği için adı ‘kriz kahini’ne çıkan ABD’li ekonomist Roubini, ikinci fırtınanın beklenenden daha erken kopabileceğini söyledi. Sizin öngörünüz nedir?
Kriz gelecek. Yine birçok finans kuruluşu iflas edecek. “Finans kesimi iflas ederse kim kaybeder?” sorusuna cevap arayın. ABD kaybetmez, çünkü orada iç tasarruf oranı sıfırdır. O zaman dışarıdan gelen sermaye kaybedecek değil mi? Yani Çin ve Japonya! Onlar iflas edecekler ve ABD yeni bir ekonomik sistem kuracak. Değeri düşmüş olan dolar, yeniden rezerv, taze para haline gelecek ve euro etkinliğini kaybedecektir. Muhtemelen birçok ülke eurodan çıkacaktır. Ondan sonra bu bölgede de Türk Lirası rezerv para haline gelebilir.

Siz böyle anlattıkça benim de kafam başka türlü işlemeye başladı… Şimdi Türk Lirası için de tıpkı dolar ve euro gibi simge aranmaya başlandı. Bu sebeple olabilir mi?
(Gülüyor) Vallahi Arap ülkeleri, Rusya ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bir mali sistem kurulacak gibi görünüyor.

Türkiy ABTürkiye AB’den kopuyor!
Bu son ekonomik krizden Türkiye ne kadar etkilenir peki?
Bir ölçüde etkilenir, çok değil. Çünkü Türkiye’nin ihtiyaçlarını Körfez sermayesi ile kapatacaklar. Ama yeni bir ekonomi politikasına ihtiyacımız var. Yani küresel sermayenin kontrolünü ortadan kaldırmamız lazım. Şu anda Türkiye ekonomisini sıcak para yönlendiriyor, onu kontrol altına almamız lazım.

Sıcak para zaten Arap ülkelerinden gelmiyor muydu?
Öyle. Şimdi de Araplar’dan para gelecek ama artık doğrudan yatırım yapacaklar… Yeni kurulacak endüstriler var Türkiye’de, silah sanayi var, uçaklarımızı kendimiz yapacağız diyoruz, ki aslında bu bölgeye yöneliktir, onun dışında kendi otomobilimizi yapacağız… Aslında bütün bunlar Avrupa’dan kopmadır.

Suriye’ye müdahale edebiliriz
Diyoruz ki, “Doğu Akdeniz’de gemilerimiz gezecek. İsrail’e karşı…” Bu nasıl olacak?
Evet. Ben de diyorum ki, ya o gemiler Suriye’ye karşı olursa!

Olabilir mi?
Suriye’de savaş çıkacak galiba. İran gemileri Doğu Akdeniz’e geliyor. Doğu Akdeniz dediğimiz zaman en büyük kıyı Suriye’dedir. O bölgeyi de biz kontrol edeceğiz. Zaten Suriye’ye müdahale etmemiz de söz konusu…

Yani Osmanlı döneminde olduğu gibi mi olacak?
Osmanlı demeyelim… Şimdi Arap ülkeleri zaten kendileri, “NATO buraya girmesin” dediler. Burada Esad’ı tasfiye edeceğiz, güya demokrasiye aykırı bir diktatörü tasfiye edeceğiz! Ama hayır öyle değil, aslında biz orada Şii egemenliğini kırıyoruz.

-Yani Sünni Müslümanları iktidara getireceğiz?
Evet. Sünni Müslümanları iktidara getireceğiz ve İran’la ilişkilerini ortadan kaldıracağız. Yalnız burada şunun altını çizerek belirtmek istiyorum; ben hiçbir zaman insanların ideolojilerine ve inançlarına bakmam, siyasi hesaplara bakarım.
Her türlü Kürt duydum, hiç zenci Kürt duymadım!

PKKPKK eskisi gibi devam edecek mi?
PKK artık o eski yapısından çıkarıldı. Onun liderini hapsettiler fakat Kandil’deki yapıyı muhafaza ediyor Amerikalılar. ABD PKK’ya karşı mı, yandaş mı?

Karşı değil sanırım…
Değilse liderini bize niye teslim etti? Kandil’deki yapıyı niye koruyor o zaman? Bunun cevabını bulmak lazım.

Sizce hocam?
Öcalan, Suriye’de bir gün bir beyanat verdi. Dedi ki, “Artık silahlı mücadeleyi bırakıyorum, siyasi mücadele yapacağım.” Bunun üzerine dediler ki, bize terör lazım, siyasi mücadele olur mu? 1998’de Suriye, Öcalan’ı topraklarından çıkarmak zorunda kaldı. Suriye’den Rusya’ya, oradan İtalya’ya geçen Öcalan, İtalyan hükümeti tarafından da ülkeden çıkarılınca Afrika’ya, Kenya’ya gitti. Kenya’ya gittiği zaman şunu söyledim, birisi bir yere sığındığı zaman ya burada bir organizasyon olur ya bu devlet onu burada himaye eder. Ben her türlü Kürt duydum ama zenci Kürt duymadım! Ne alakası var Türkiye’deki bir örgütün lideri ile Kenya’nın! Ne oldu? Amerika onu oraya götürdü, sonra da bize teslim etti. Neden yolda başına bir kaza gelmedi? Türkiye’ye gelince de bizdeki idam cezasını kaldırttılar. Neden? O da belli; Öcalan eğer ortadan kaldırılsaydı bir efsane haline gelecek ve onun yerine bir lider geçecekti. Bu lider de belliydi, Avrupa’daki bir PKK’lı. Ama Amerika ‘Niye Kürt hareketinin lideri Avrupa’da olsun. Ben kendim bir lider hazırlarım’ dedi. Avrupa’da lider olması düşünülen adam öldürüldü.

Kimdi o lider?
İsmini vermeyeyim… Öcalan’ın yerine yeni bir yapı oluşturdular. Bu yapı başlangıçtaki PKK’dan farklıydı. O zaman PKK ağalık düzenine, feodal yapıya karşı oluşmuş bir örgüttü. Halbuki şimdi bu örgütün içinde bir sürü feodal yapının temsilcisi var. Eğer Öcalan siyaset sahnesine inerse onların çoğu kaybeder.

-BİTTİ-
Söyleşiyi gerçekleştiren__: Mine Şenocaklı
Söyleşi_______________: ESKİ İSTİHBARATÇI PROF. MAHİR KAYNAK:
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU