Beyin Yüz Gibi Kırışmaz…


Photo of Rita Levi Montalcini, italian senator...
Image via Wikipedia
Beyin yüz gibi kırışmaz
101. yaşını 23 Nisan’da Roma’daki Hadrian tapınağında nörolog meslektaşları ile kutlayacak olan Montalcini yaşamını ve gençliğinin sırrını Cumhuriyet’e anlattı
ASLI KAYABAL
MİLANO – Bugün 101 yaşına basan, 1986 Nobel Tıp ödülü sahibi bilimci Rita Levi Montalcini, doğum gününü yarın Romadaki Hadrian tapınağında dünya nörologlarını buluşturacak Beyin Forumunda meslektaşları ile birlikte kutlayacak. 101 yaşına karşın her sabah Romadaki European Brain Research Instituteun laboratuvarına giden Montalcininin La Clessidra della Vitaadlı bir kitabı ise kısa bir süre önce yayımlandı. Bilimsel uğraşının yanı sıra Montalcini kurucusu olduğu ve Afrikadaki kadınların eğitimini gözeten projelere imza atan vakfın faaliyetlerini de izliyor. Beynin kırışıklıkları yok. Beyin sürekli çalışırsa pas tutmaz. Başka birçok organın tersine gençleşebilir de… Ben bir örneğim diyor. Montalcininin bir de mesajı var okurlara, Deha olabilmek beynin zinde ve aktif olması ile ilişkili. Alzheimer gibi bir hastalıkla karşılaşmazsak beynimiz yeni devreler yaratabilme yeteneğine sahip. Bu süreçte nöronların esnekliği çok önemli.
– Sizi nöronlar üzerinde araştırma yapmaya yönelten ne oldu?
MONTALCİNİ – Ev işlerime yardımcı olan bayan (ben kendisine çok bağlıydım) mide tümörü nedeniyle yaşamını yitirince sinir sistemi üzerinde büyük bir araştırmacı olan Prof. Giuseppe Levinin ders verdiği Torino Tıp Fakültesine kayıt yaptırmaya karar verdim. Levi o yıllarda sinir sisteminin yapısı ve işlevi konusunda umut veren yeni araştırma teknikleri geliştirmişti.
– II. Dünya Savaşında Museviler Nazilerin hedefindeydi. Bu dönemde yaşamınızı bilime adadınız. Bu arzu nereden geliyordu?
– Bu seçimde ailem (babam başlangıçta karşı olsa da) önemli bir rol üstlendi. Özellikle ırkçı yasaların gündemde olduğu ve benim üniversiteyi terk etmek zorunda kaldığım dönemde.
Köktendinciler beynin arkaik bölümünü çıkarları için kullanıyor
– Son yıllarda nörolojide büyük bir atılım gerçekleşti. Alzheimere çare bulunacak mı?
– 1940 yılında keşfettiğim Ngf, bir hücreyi bir nörona dönüştüren protein içeren bir molekül. Fareler üzerindeki denemeler Alzheimeri durdurduğunu kanıtladı. Çok az sayıda insanla yaptığımız araştırmada olumlu sonuç verdi.
– Önünüzde yirmi yıl daha olsa ne türden bilimsel bir çalışmaya yönelirdiniz?
– Önümde iki yıl da olsa, elli yıl da pek fark etmiyor. Önemli olan beynin dinç olması. Her birimizin içinde var olan evren önemli.
– Beyin üzerindeki araştırmalar davranışlarımızın şifresini çözmeye de yardımcı oluyor. Siz araştırmalarınız ışığında köktendincilik, terorizm ya da diktatörlükler konusunda bir yorumda bulunabilir misiniz?
– Beyin her şeyi anlatıyor. Bizlerin hareket etme biçimi tanımaktan çok duyusal. Beynimizde australopitekustan bu yana hiçbir değişim göstermeyen, aynı kalan arkaik bir bölge var. Bu şiddeti barındıran bir alan. Bu bölge insanı, ağaçtan inmeyi başardığı zaman kurtardı. İnsanın kendini savunabilmesini ve mücadele etmesini sağladı. Bugün ise yok oluşunun nedeni olabilir. Totaliter düzenlerin tek ve gerçek panzehiri, kültür. Köktendinciler arkaik beyni kendi çıkarları için kullanıyor.
– Beyin faaliyeti durunca yaşamın sürdüğüne umut bağlayanlar konusunda düşünceniz nedir?
– Beyinsel etkinlik sona erdiği zaman insan yaşamı da noktalanıyor. 17 yıl komada kaldıktan sonra babasının çok haklı olarak talep ettiği ötanazi ile yaşam ünitesinden çıkarılan Eluana Englaro, dingin bir biçimde ölme hakkına sahipti. Englaro, 17 yıl önce yaşama veda etmişti. Herkes Hıristiyan, Müslüman, vs. istediği dini seçmekte özgür. Benim dinim laiklik. Beyne kilit vurmak mümkün değil, çünkü insanları hayvanlardan ayrıştıran tek şey beyin. Her birimizin bu dünyayı dingin bir biçimde terk etmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.
– Bir bilim kadını olarak kadın olmaktan ötürü güçlüklerle karşılaştınız mı?
– 1930’lu yıllarda tıp fakültesinden mezun olan 5 kız öğrenciydik. Akademik dünyaya bir kez adım attıktan sonra erkek meslektaşlarımla aramda hiçbir sorun çıkmadı.
İkiz kız kardeşiniz Paola sanatçı olmayı tercih etti. Nasıl bir ilişkiniz vardı kardeşinizle?
– Paola, usta bir heykeltıraş ve ressamdı. Paolanın sanatı ile benim bilimsel bir çerçevede yürüttüğüm faaliyet arasında bir benzerlik vardı.
– 101 yaşınızdan geçmişinize baktığınız zaman pişmanlık duyduğunuz şeyler oldu mu?
– Olduğunu sanmıyorum. Duygusal anlamda da ne evlenmek istedim ne de anne olmayı, bütünüyle tıp bilimine adamak istiyordum yaşamımı. Bu nedenle bir aile yaşamı kurmak istemedim. Çünkü tıpta kariyer yapabilmem bağımsız olmamı gerektiriyordu. Annem ressamdı ama evlendikten sonra ressamlık yapamadı.
Afrika’ya borcumuz var
– Beyin yüz gibi kırışmaz diyorsunuz
– Zekânın doğumla programlandığına inanmıyorum. Kısacası zekâ, genetik değil, örneğin kadınlar ve erkekler eşdeğer, hatta kadınların beyni erkek beynine oranla daha esnek. Rusyada çok sayıda kadın matematikçi var ve birçoğu erkeklerden başarılı.
– Uzun yaşamın bir sırrı var mı?
– Belli bir olgunluk yaşına ulaşıldığı zaman çevresel koşullar izin veriyorsa kişi hayatı boyunca yapmaktan zevk aldığı her türden şeyi gerçekleştirebilir. Birey tüm yaşamı boyunca beynini genç tutabildi ise çok farklı alanlarda yaratıcı olabileceğini düşündüğü konularda üretmeye devam edebilir. Benim herkese önerim, emeklilik yaşına hazırlıksız gelmemeleri, emeklilik öncesi dönemde yaşlılık günlerinde keyif alabilecekleri konularda neler yapabileceklerini planlamaları, hatta bu konularda yavaş yavaş yol almaları
– Siz Afrikalı kadınların sorunlarına eğilen bir vakfın yöneticiliğini yürütüyorsunuz. Neden Afrika ve genç kadınlar?
– Çünkü Afrikayı geçmişte sömürgeleştiren İtalya ve başka ülkelerin bu konuda ödemeleri gereken büyük bir borç olduğu düşüncesindeyim. Afrikayı hep kullandık ve şiddet uyguladık. Onların zenginliklerini aldık ve kendi zayıf noktalarımız için tükettik.
– Zamanınızın büyük bir bölümünü halen kitaplarınız arasında ve laboratuvarda geçiriyorsunuz. Her zaman bakımlı ve şıksınız
– Kendimi değiştiremediğim için giysilerimi değiştiriyorum. Her gün görüştüğüm kişilere karşı saygıyı ifade eden bir jest diye algılayın.
Mükemmel dünya için adalet
– Gençlik döneminizden bir bilimci seçecek olsanız kimi tercih ederdiniz?
– Hiç şüphesiz Albert Einstein. Yaratıcılığın gizi, merak duygusunda, çocuk kalan akılda saklı derdi Einstein. Büyük bir öğreti.
– Sizce bu yüzyılın en büyük keşfi nedir?
– Bu soruyu neden bana sordunuz ki? Siz internette gezmiyor musunuz? Uçak da yüzyılın en önemli keşiflerinden biri, ama en temellerinden değil, çünkü uçağın keşfinden önce de seyahat ediliyordu.
– Size teşekkür etmeden önce bir son soru: Dünyanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
– Bugün dünyayı tehdit eden yoksulluk, salgın hastalıklar, okuma-yazma noksanlığı gibi sorunları ortadan kaldırmak gerekiyor. Mükemmel bir dünyanın, toplumların büyük bir çoğunluğu yoksulluk içinde can çekişir ve yaşama mücadelesi verirken küçük bir azınlığın sefahat sürmesinin mümkün olmadığının ayırdına varıldığına inanıyorum.
Reblog this post [with Zemanta]
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU