Kriz, Hegemonya, Emperyalizm…


ABD EgemenligiÇin ile Japonya arasında patlak veren balıkçı gemisi krizi ve ABD Temsilciler Meclisinin geçen hafta, Çini döviz manipülasyonu yapmakla suçlayarak onayladığı korumacı tedbirler, uluslararası ilişkilerin, özellikle ABD ile Çin arasındaki çelişkilerin krizle birlikte sertleşmeye başladığını gösteriyor.
Kriz ve emperyalizm
Bu sertleşmenin arkasında Çinin yükselme sürecikarşısında, ABD ve genel olarak Batıda giderek artan kaygılar var. Bu kaygıların temelinde de krizle birlikte iyice önem kazanan kaynak, piyasa paylaşım savaşlarıvar.
Krizle emperyalizm arasındaki ilişkiyi birçok kez tartıştık. Burada, iki popüler ekonomistin, Martin Wolf (Financial Times), Prof. Krugmanın (New York Times) geçen haftaki yorumlarında dikkatimi çeken noktalara değinmekle yetineceğim.
Wolf, döviz kurları üzerinden merkantilist bir rekabetin kızışmakta olduğunu yazıyor. Wolfa göre, bu kızışmanın arkasında, gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin performansının geçmiş trendlerinin yüzde10 altında seyretmesine yol açan talep yetersizliği sorunu var. Bu ülkeler, talep yetersizliği sorununu ihracata dayalı büyümeyle aşmayı umuyorlar. Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde, özelikle Çin ekonomisi içindeki talep büyük önem kazanıyor. Dünya ekonomisinin, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki talepten yararlanmasına olanak verecek yönde yeniden şekillenmesi için zengin ülkelerden yoksul ülkelere doğru büyük çaplı sermaye hareketlerinin gerçekleşmesi gerekiyor. Ancak, Wolfa göre dünyanın en başarılı ihracatçısı (Çin) aynı zamanda en büyük sermaye ihracatçısı olduğu müddetçe bu denklemin çözülmesi olanaksız (Currencies clash…”, 28/09).
ABDde liberal kesimden Krugmanın saptamaları da benzer yönde. Ancak Krugman, ABDde işsizliği azaltmak için Çine yönelik daha sert korumacı tedbirlerin alınmasını istiyor. Krugmana göre de gelişmiş ülkelerde bir talep yetersizliği, kapasite (sermaye fazlası) sorunu var. Buna karşılık gelişmekte olan ülkeler, çok geniş yatırım olanakları sunuyorlar. Doğal olarak da sermaye, depresyon içindeki gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru akıyor. Ancak gelişmekte olan ülkelerden en büyüğü olan Çin,Bu sürecin doğal bir biçimde işlemesine izin vermiyor”… “Çin hem yabancı yatırımlara çeşitli engeller koyuyor, hem de özel fonların Çin ekonomisine girişini sınırlıyor; aynı anda dövizinin değerlenmesini engelleyerek ihracatını teşvik ediyor. (Taking on China30/09; abç)
Wolf ve Krugmanın önerileri Leninin Emperyalizm broşüründe verilen örnekleri aratmayacak nitelikte: Merkez ülkeler krizi aşmak için çevre ülkelere mal, ama özellikle sermaye ihracatlarını arttırmak, bu ülkelerin ekonomilerini sınırsızca kullanmak istiyorlar. Ama, Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin, Washington Posttan Samuelsonun vurguladığı gibi, dünya ekonomisini yöneten temel kuralları kabul etmiyor”.. bu kuralları kendi gereksinimlerine göre değiştirmeye çalışıyor. Samuelson, Bu iki farklı dünya düzeni konseptinin çatışması kaçınılmaz dedikten sonra ekliyor: Ticaret savaşı tehlikeli bir seçenek, ancak Çinin dünya ekonomisini şekillendirmesine izin vermek tam anlamıyla bir felaket olacaktır. (Making of a trade war with China, 27/09)
Kriz derinleştikçe, ABDnin ve Batı merkezli mali sermayenin sözcülerinin Çine bakışı, adeta Romalı senatör Catonun, Kartacaya bakışına benzemeye başlıyor: Carthago delanda est! (Kartaca yok edilmelidir). Çinin direnci kırılmalı, ekonomisi açılmalıdır!
İki taktik
ABD, Çinin barış içinde yükselme stratejisini, bu stratejinin gelişmekte olan ülkelerde bulduğu yankıyı, dünya ekonomisinde artan ağırlığını dengeleyecek, tersine çevirecek etkin politikalar geliştirmekte zorlanıyordu. Bush döneminin, güç gösterisine dayalı imparatorluk stratejisi iflas ettikten sonra bu alanda Çinin de giderek daha etkin bir biçimde yararlanmaya başladığı bir belirsizlik oluşmuştu. Halbuki, ABD açısından, Çinin askeri bir pariteye ulaşmadan yükselmesinin engellenmesi gerekiyordu…
Geçtiğimiz haftalardaki gelişmeler, ABDnin Çin’e yönelik iki taktik geliştirmeye başladığını düşündürüyor: Birincisi, Çinin ekonomik gücünü, 1980lerin sonunda Japonyanın yükselmesinin önünü kesen yöntemlerle kırmayı amaçlıyor. İkinci taktik ise, Çinin barış içinde yükselme süreci, kazan-kazan dönemi sona erdi. Çin saldırgan politikalar geliştirmeye, küstah bir diplomasi uygulamaya başladı temasını işleyerek, bölge ülkelerinde bir tehdit algısı yaratmaya, böylece onları kendi güvenlik şemsiyesi altına çekmeye yönelik.
Birinci, ABD medyasının Çin ticaret savaşı çıkarmak istiyor yaygaraları, Temsilciler Meclisinden geçen korumacı yasa, 1985 Plaza Anlaşmasıyla Japonyaya karşı oluşturulan koalisyona benzer bir uluslararası ortamı bu kez Çine karşı oluşturmayı amaçlıyor. Japonya 1985te Plaza Anlaşması gereğince yeni değerlendirdi, arkasından da hâlâ sona ermeyen bir depresyon sürecine girerek, ABD karşısında bir hegemonya adayı olmaktan çıktı. Ancak bugün ne ABDnin böyle bir liderlik kapasitesi var, ne de Çin, Japonya gibi ABDnin bir protektorası. Çin yönetimi da, 1985 Plaza Anlaşmasını Japonyaya yönelik bir ABD darbesi olarak algılıyor, benzer bir yol izlememeye kararlı görünüyor.
Bu yüzden, ilk işaretlerini üç hafta önce, Güney Çin Denizinde bir Çin balıkçı gemisiyle, Japon sahil koruma botunun çarpışmasıyla başlayan olaylarda izlemeye başladığımız ikinci taktik önem kazanıyor.
Balıkçı gemisinin kaptanını tutuklayan Japonya, Çinin baskıları karşısında geri basarak kaptanı serbest bırakınca, Batı medyası, Çinin saldırganlaşmaya başladığına karar verdi. Bu sırada ABD ve İngiltere medyası, Çinin, büyük petrol ve gaz rezervlerine sahip Çin Denizi’nde, bölgedeki irili ufaklı adalarda hükümranlığını yeniden dayatmaya başladığını, böyleceyükselme sürecininbarışçı dönemi geride bırakarak saldırgan bir aşamaya girdiğini ileri sürmeye başladı. Yorumlar bilişim, iletişim, savunma alanlarındaki ileri teknolojilerin üretiminde girdi olarak kullanılan ender minerallerin üretiminin yüzde 97sini Çinin denetlediğini, bir tekel gücü oluştuğunu vurguluyorlardı. Dahası Çin, Japonya ile balıkçı motoru olayını tartışırken, bu minerallerin Japonyaya ihracatında beklenmedik, ama Rusyanın enerji kaynaklarını diplomatik bir silah olarak kullanma taktiğini anımsatan bir kesinti de yaşanmıştı.
Bu yorumculara göre Çin bir süredir, ABD hegemonyasından yararlanarak sessizce güç biriktiriyor, ABD savaşırken, Afganistanda büyük bakır rezervlerinin, Irakta da petrol rezervlerinin işletilmesine yönelik kontratlar elde ediyordu (Applebaum, Washington Post, 28/09). Foreign Affairesde yayımlanan bir yorumda, Çinin gemilere yönelik geliştirdiği balistik füzelerin genişlemeci bir politika izlemeye başladığı, Güney Çin Denizine ABDnin erişimini kısıtlayabileceği, askeri gelişmesinin geometrik bir büyümenin hızının eşiğinde olduğu ileri sürülüyordu (Seth Cropsey, 27/09).
ABD dış politika yazarları şimdi, Çin saldırganlaştıkça bölge ülkeleri ABDye yaklaşıyorhavasını yaymaya çalışıyor. Buna karşılık, Çinli yorumcular, Japonyanın arkasında ABDnin elini görüyorlar (Global Times 30/09), Batının Çini tecrit etmeye çalıştığını düşünüyorlar (Global Times, 30/09).
__________ Ergin Yıldızoğlu…
  1. ali ihsan diler
    24/02/2019, 22:46

    Sayın yazar, yazınız 2010 yılında yazılmış olmasına rağmen bugün 2019 yılında güncelleiğini koruyor. Tarih tekerrürden ibaretmiş. Küresel finans krizi yüzünden 2010 yılında önemli bir ticaret savaşı çıkmadı yazınız bir kaç küçük değişiklikle bugün yayınlanabilecek nitelikte. Yazınızı bugüne güncellerseniz okumaktan ve arkadaşlarımla paylaşmaktan mutlu olacağım.

  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU