İnsanlar ve Araçlar…


İnsan ve Araçlar...İnsanlar, saymadıkları şeyleri bol bol harcayan canlılardır. Saymaya başladıkları zaman satmaya başlamalarıyla, öteki hayvanlardan ayrılırlar. İnsanlığın ortak birikimi olan bilgiler, önceleri onların ortak malıydı. İnsanlığın, elle tutulmaz, gözle görülmez araçlarıydı. Bilgiler bilgisayarlarla sayılmaya başlanınca, alınıp satılmaya başlandı.
Geçmişte, kol işlerini üstlenen makineler ortaya çıktığında bile, işsiz kalmaktan korkan işçiler, sopalarla makinelerle saldırmışlardı ya. Benzeri bir biçimde, kafaların yerini makinelerin almasıyla bu kez de işlevsiz kalmaktan korkanlar, bilgisayarlara karşı saldırıya geçtiler. Onların tellerini kestiler. İçlerine mıknatıslı toplu iğne serptiler. Kısa devre yapmalarına neden oldular. Sistemlerine virüs gönderdiler. Bunun üzerine, Makinekırıcıların üzerine İnsanvurucular gönderildi.
Bir önceki ayaklanmada olduğu gibi, makinekırıcılar gene ezildi. Bir önceki ayaklanmadan farklı olarak, geride kalanlar, önlerine birer kemik fırlatılarak susturulmak istendi. Bu sus payına “işsizlik sigortası” dendi. Oysa bu kez, yetkililerden istedikleri et değil, işlevdi. Gene de, alınan önlemler az çok etkili oldu. Bilişim Devrimi yerleşti.
Bilişim Devrimi ile İletişim Çevriminin Amacı, sözde baş döndürücü bir toplumsal gelişim çağına uygun bir iletişim ağı kurmaktı. Altında başka amaçlar yatmaktaydı. Bunlardan biri “başdöndürmek”di. Bu yolla, insanların düşünmelerini engellemekti. Bir başkası, insanları görünmez ağlarla bağlamaktı. Bu amaç, bir gizli toplantıda şöyle dile getirilmişti: “Düzeni sağlamak için, düzeni sağlamlamak için; herkesi herkese, herkesi merkeze bağla”.
Hazır yemek gibi hazır bilgi sunup, insanoğlunu düşünce hazırlama çabasından kurtarmaktı. Kitap okumalarına, araştırma yapmalarına, zaman bırakmamaktı. Kendilerine “yaşama sevinci” ve “tüketme tutkusu” aşılamaktı. Kredili satışları kışkırtıp, onları borçlandırmaktı. Gelecek beş, on yıllarına ambargo koymaktı. Böylece tüm insanlar, dört bir yandan düzene sımsıkı bağlanmış olacaktı. İletişim Çevrimi içinde, tam bir kuşatma altında tutulacaklardı. Ecco media!
İlk biçimleriyle birer fabrika büyüklüğünde olan bilgisayarlar, hızla küçüldü: Bir ev, bir oda, bir dolap, bir çekmece, bir kitap, bir kibrit kutusu, bir gözbebeği boyutlarına indirildiler.
İşçilerden robotlara geçmek pek zor olmadı. Nicedir, işçiler makinelere, makineler işçilere doğru evrimleştirilmekteydi. Robotların gelişmesi bu noktada durmadı. Bir işçi, bir anda ancak bir makineyi yönetebiliyordu. Yerine, on makineyi birden kullanan, on parmağında on beceri sahibi “emekçi robotlar” kondu. Daha sonraları da…Denetçi robotlar. Bunlar, binlerce insanı denetleyebiliyorlardı.
Bilginler, insan aklının yerini alan bilgisayarlar çaktığında, insanı tanımlamada bocalamışlardı. Daha bilgisayarların yarattığı o tanımlama sorunu çözülememişken, robotların yarattığı sorunlarla karşı karşıya kalındı. İnsan gibi makineleri yönetmekle kalmayıp, insanları da yöneten makinelerin çıkmasıyla, insan-madde ilişkisi tepetakla edilmişti. Şimdi insanı nasıl tanımlayıp, nasıl sınıflandıracaklardı?
Organik Devrim zamanla rayına oturuyordu. Önce, bitkilere ve hayvanlara, sınırsız büyüme gücü verildi. Sonra “dur” denildi. Birçok çok hücreli canlı, akıl alamayacak ölçülerde küçültüldü. İstenmeyen nitelikler atıldı. Örneğin, ineklerin boynuzları, tekelerin kokuları genomlarından çıkarıldı. İstenenler eklendi. Bitkilere et tadı, hayvanlara ot kokusu katıldı. Sevilmeyen bitkilerin ve hayvanların üremeleri sınırlandırıldı. Sevilenlerin, yararlanılanların çılgınca üremeleri sağlandı… vb.
Efendi – Kul İlişkisine gelince, İlahçıların “ilah-kul”, “insan-insan” ilişkilerinde ileri sürdükleri düşünceler, şöylece özetlenebilirdi: “Tüm insanlar tek bir yaratıcının kulu olurlarsa, kullukta birbirlerine eşit olurlar. Kulun kulu olamayacağına göre, kimse kimsenin kulu olmaz”.
Ya bu dünya-öte dünya ilişkisindeki çarpık anlayışınıza ne demeli? İnsanlara, avutmak için bu dünya yaşamının bir sınav olduğu düşüncesini veriyorsunuz. Bu dünyayı bir “sınav aracı” durumuna indiriyorsunuz. Böylece insanı, kendisine “araç” işlemi çekilince, bunu yadırgamamaya hazırlamış oluyorsunuz. İnsanların hayvan gibi kullanılmalarına göz yumup “bu da bir sınav” diye boyun eğmelerini sağlamış olmuyor musunuz? İyi bir insan neden her iki dünyada birden mutlu olmasın? Sonra, sınavın, yaşam boyu sürmesine gerek var mı? Bu dünyada insanlara zorbalık eden birçok kimse neden hem zorbalıklarını sürdürebiliyor hem de yaşamı boyunca rahat içinde yaşayabiliyor? Neden bu kimselerin cezaları “tecil” edilip, öte dünyaya erteleniyor. Başkalarınınki bu dünyada kesiliyor, neden? Böylece insanlarda “ilahi adalet” denen şeye olan inanç neden sarsılıyor? Hem bu dünyada hem öteki dünyada mutlu olmak yasak mı değil mi? Yasak olmadığına göre, her iki dünyada mutlu olma olanağı neden yalnızca varsıl dindarlara tanınıyor? Çifte mutluluk, yoksul sofulardan neden esirgeniyor?”
OZMOS KRONOS-Adam ŞENEL-2. Baskı: İmge Yayınları, Eylül 2009
  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU