Yalnızlığın Bireysel ve Toplumsal boyutları…


Yalnızlık müzik, görsel sanatlar ve edebiyatın temel konularından birisidir. Yalnızlığın sanata konu olması eskilere kadar uzanmasına karşın, bu konudaki bilimsel araştırmalar çoğunlukla 1970’li yıllardan sonra dikkatimizi çekmektedir.
Doç. Dr. Sibel Mercan, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü
Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf
Batı toplumları endüstrileşmeyle birlikte “narsistik çağı”nı yaşamaktadır. Aynı zamanda bu dönem yalnızlığın neredeyse salgın olarak yayıldığı “yalnızlık çağı” olarak ta adlandırılabilir. Maddi olarak zenginleşen kaynakları gün geçtikçe artan ülkelerde buna karşın insanların giderek yalnızlaştığı ve izole olduğu dikkati çekmektedir.
Yalnızlığın yaşı yoktur. Hepimiz yaşamımızın belli dönemlerinde kendimizi yalnız hissetmişizdir. Gerçekte yalnız olmakla yalnızlık hissetmeyi birbirinden ayırmak gerekir. Bazen kalabalıklar içinde de yalnız ve izole hissedebiliriz. Albert Einstein’in “tüm dünyada tanınmış bir insan olmak ve kendini bir o kadar yalnız hissetmek çok garip” sözü, yalnızlık duygusunun koşullardan bağımsız ve evrensel olduğunun güzel bir örneğidir. Yalnızlık duygusuna genelde diğer insanlardan kopma, mutsuzluk ve çaresizlik hissi de eşlik eder.
Yalnızlık öznel bir deneyimdir. Her birey yalnızlığını kendine göre yaşar. Bu bağlamda yalnızlığın tanımı da kişiden kişiye değişir. Yalnızlık terimini ilk kullanan Freud 1939 yılında yazdığı makalesinde, kişinin yalnızlık deneyimi yaşamasının içsel psişik yapısını tamamiyle değiştirebileceğini vurguladı. Carl Gustav Jung’a göre yalnızlık, çevrede insan olmaması değil, önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramaması ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğunda hissedilen duygudur. Diğer tanımlar: Kişinin var olan ilişkileri ve olmasını istediği ilişkiler arasındaki uyumsuzluk ve buna bağlı hoşnutsuzluktur; kişide ait olamama duygusu ve azalmış sosyal destek; paylaşımın olamaması, yaşanan deneyimden farklı bir deneyime özlem; diğerlerine ihtiyaç duymaya rağmen yalnız olma; boşluk ya da için boş olması hissi olarak ifade edilir.
ORTAYA ÇIKIŞ YOLLARI
Yalnızlık hissinin tarih öncesi çağlarda tek başına avlanma zorunda kalan savaşçılara kadar uzandığı, genetik olarak kodlandığı, o dönemde büyük ve yırtıcı hayvanları avlamanın zorluğu nedeniyle avcıların yalnız kalmak istemediği ve topluluk halinde yaşam ve avlanmanın bu duygu ile başa çıkma ihtiyacı sonucu doğduğu söylenir. Tek yumurta ikizlerinde bu benzerliğin çok belirgin olması, bazı ailelerde yalnızlık hissinin daha yoğun görülmesi genetik yatkınlığı dikkate almamızı gerektirir. Genetik olarak içe dönük ve yalnızlık hissinin yoğun olarak yaşayan kişilerde belki bunun bir hastalık olarak ele alınması ve tıbbi destek verilmesi gerekebilir.
Yalnızlığın ortaya çıkışında rol oynayan etkenler arasında genetik yatkınlık yanında, çevresel etkenler ve kişinin psikolojik durumu da önemlidir.
Erken çocukluk döneminde ev ya da okul değiştirme, arkadaş kaybı, ebeveynlerin ayrılması ya da ölmesi, okulda arkadaş edinememe, sosyal becerileri geliştirememe, yaşamın ileri dönemlerinde yalnızlık duygusunun hissedilmesine zemin hazırlar. 12–18 yaş arası ergenlerde akranları tarafından dışlanan ve şiddete maruz kalanların yalnızlık hissinde artma, madde kullanımına yönelme, intihar eğiliminin 2–3 kat yükseldiği görülmektedir. Yetişkinlerde de taşınma, göç, iş değiştirme, cinsiyet, ırk, dini inançlar nedeniyle ayrımcılığa uğrama, dil bilmeme, hastalık nedeniyle izole olmak yalnızlık duygusunu besler büyütür. Bazen sorunlu insanlarla bir arada yaşamak da, diğer insanlardan uzaklaşmaya yol açar. Amerika’da yaşlılarda yalnızlık oranının yaklaşık %17 olduğu, evlenmemiş, sağlık sorunları olan, eğitimsiz, işlevsel bozukluğu ve ekonomik sorunları olan, evde yalnız yaşayan yaşlılarda bu hissin daha yoğun olduğu gözlendi.
SÜREGENLİK KAZANIRSA
Yalnızlık hissi süregenlik kazandığında çeşitli bedensel ve ruhsal sorunlara yol açmaktadır. Araştırmacılar yalnızlık ve sosyal izolasyonun en temel bazı içsel süreçlerimizi etkilediği bunlardan birinin de genlerin çalışması olduğunu gösterdi. Örneğin bağışıklık sisteminin enfeksiyon hastalıklarındaki koruyucu etkisinin azaldığı, enfeksiyonlara yatkınlığın arttığı araştırmalarla gösterildi. Araştırmalara göre, sosyal çevrenin sağlığı etkilediği yalnız ve sosyal olarak izole insanlar daha erken ölüyor.
Yalnızlık hissini yoğun olarak yaşayan kişilerde kandaki beyaz kürelerin oluşumunda rol alan genlerin çalışması incelediğinde bazı genlerin aşırı çalıştığı, bazılarının ise normalden az çalıştığı saptandı. Aşırı çalışan genler enflamasyondan sorumlu olurken, az çalışan genler ise viral mekanizmalar ve antikor üretimiyle ilgili bulunmuştur. Genlerin çalışması ne kadar insan tanıdığınızla değil, insanları kendinize ne kadar yakın hissettiğinizle alakalıdır. Ayrıca sosyal izolasyon moleküler düzeyde insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Stres durumunda kortizolün enflamasyon yapan genleri baskılaması ortadan kalkar ve kalp hastalığı ve kanser gibi hastalıkların ortaya çıkma riski artar.
Yalnızlık hissi strese yol açarak diğer sistemleri de olumsuz etkileyerek tansiyonda yükselme, kalp ve damar hastalıkları ve genetik yapıdan bağımsız olarak kişinin erken ölümüne yol açmaktadır.
Ruhsal açıdan bakıldığında ise bu duygunun süregen olması durumunda kişide anksiyete ve özgüven azlığı oluşur, gerginlik ve öfke ile sosyal izolasyona yol açar. Kişide zamanla depresyon ve kalıcı özgüven azlığı ortaya çıkar. Daha da önemlisi intihar riskinin artmasıdır. İlaçla intihar girişiminde bulunan hastalarla yapılan çalışmada intihara yol açan sebepler arasında partneriyle sorun yaşamadan ilk sırada yer alırken, ikinci sıklıkta yalnızlık hissi gösterildi. İntihar girişiminin katlanılamaz durumdan kaçmak, kontrolünü yitirmek, sevdiği kişiye onu ne kadar sevdiğini göstermek ya da yardım çığlığı atmak amacıyla olduğu görüldü. Bu girişim başarısız olduğunda tekrar intihar etmek isteyenlerin oranı % 50’dir. Bunun yanında kendine zarar verme, ilaç, alkol ya da sigara kullanımında artış, şiddet ve suç işleme eğiliminde artış söz konusudur.
Aşırı internet kullanan kişilerde yalnızlık hissi, depresyon ve kendi kendine yetememe duygularının yoğun olduğu görüldü. Bunlardan en fazla görüleni yalnızlık hissidir. Ancak internet kullanırken bu his azalırken, internette yazışma sonrası yalnızlık hissinin arttığı buna karşın yüz yüze görüşme sonrası yalnızlık hissinin artmadığı araştırmalarda dikkati çekti. Yalnızlık hissinin giderilmesinde internet bağlantılarıyla iletişimi artırmak yerine yüz yüze olunabilecek sosyal etkileşimi artırmak önemlidir.
BAZI ÖNLEMLER
Orson Welles‘in dediği gibi “yalnız doğarız, yalnız yaşarız ve yalnız ölürüz. Sadece aşk ve arkadaşlık hissettiğimiz dönemlerde yalnız olmadığımızı düşünürüz”. Yalnızlık hissinde boğulmadan önce bazı önlemler almakta fayda var.
İlk yapmanız gereken yalnızlığı tanımlamaktır. Yalnızlık hissinin sürmesine yol açanın ne olduğuna odaklanmanız gerekir. Örneğin dışarı çıkmadığınız, kendinizi aptal, çirkin, sıkıcı bulduğunuzu, paranızı alkol, yeni şeylerin sizi hep korkuttuğunu, diğer insanların sizi yönetmeye kalktığını, günah keçisi olduğunuzu vb. düşünebilirsiniz.
Kendinize bazı hedefler belirleyip, bir şeyleri değiştirmeye karar verebilirsiniz. Diğer insanları değiştiremeseniz de kendi düşünce ve duygularınız değiştiğinde diğerlerinin de farklılaştığını görebilirsiniz. Kendinize bazı hedefler belirlemeniz, risk almanız, yeni şeyler denemeniz, değiştirebileceklerinizi belirleyip, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmeni önemlidir. Yalnızlığı dahil olma, izolasyon duygusunu da toplumsallaşma ile değiştirmek biraz zaman alacaktır. Ufak adımlarla ilerlemek daha az başarısız olma duygusu yaşatacaktır. Hedefleri teker teker belirleyip en kolaydan zoruna doğru gitmek yararlıdır.
Yalnızlığın size has olmadığını herkesin hayatının belli bir döneminde yalnızlık hissedebileceğini unutmayın. Kendinizi yalnız hissetmediğiniz dönemlerde sosyal aktivitelere katılın. Dürüst ve samimi bulduğunuz kişilerle bağlantınızı sürdürmeye çalışın. Bu konuda içgüdülerinizin size ne söylediği önemlidir. Bir kişinin sadece yanınızda olması o kişinin sizin için iyi olduğu anlamına gelmez. Kötü bir arkadaşlıktansa, bazen yalnız kalmak daha iyidir.
Değişim dönemlerinde yeni kararlar alırken özellikle yalnız hissettiğimiz dönemlerdir. Yeni düşüncelerimizi ilgilerimizi paylaşacağımız yeni insanlara ihtiyaç duyarız. Eski bağlantılarınızı korumanız bu aşamada önemlidir, çünkü şu dönemde elinizde olanlar sadece bunlardır.
Kendinizden daha yalnız olduğunu düşündüğünüz kişilere ulaşmanız size iyi gelecektir. Sosyal ilişkilerde önceliği ele almak ve kendinizi sınamak önemlidir.
Yalnızlık hissiyle internete ve internet üzerinde iletişime fazla zaman ayırmaya başladıysanız zamanla internet bağımlısı olabilirsiniz, dikkatli olmalısınız.
Sanatsal aktivitelere katılmak sanatın iç dünyanıza ulaşmasıyla yalnızlık hissini azaltır. Dini uğraşlar, meditasyon, evcil hayvan beslemek, hobilerle uğraşmak yalnızlık hissinin azalmasına yardımcı olur,
Sürekli rutin işlerle uğraşmak sizi otomatik pilota bağlar yalnızlık hissini artırır, hayallerinize göz atın ve rutinden çıkmak için neler yapabileceğinizi düşünün.
Yalnızlık hissettiğiniz dönemler pozitif bir duygu içine girmeye ve olumlu hava yaratmaya çalışın, yeni bir şeyler denemek için uygun bir zaman olduğunu düşünün.
Yalnızlığınızın içinde yuvarlanıp durmayın. Normalde arkadaşlarınızla ya da partnerinizle yaptığınız şeyleri yalnızken de yapmaya devam edin.
Sürekli yalnızlık hissediyorsanız bu depresyonun habercisi olabilir, tıbbi yardım istemeniz uygun olur. İntihar düşüncesi olduğunda yine en kısa sürede yardım istemeniz önemlidir.______ CUBİTEK
  1. 26/09/2010, 11:47

    Yazma tutkusu yalnızlıktan gelir

    – Felsefe eğitim aldınız. Kimilerine göre, “günlük hayatın filozofu”sunuz, kimilerine göre felsefeyi sığlaştırıyorsunuz. Sizin için felsefe ne ifade ediyor, felsefeye nasıl ve neden yöneldiniz?

    Ben de tipik kafası karışık ergenlerdendim; farklı açılardan düşünmeyi öğrenebilirsem sorunlarımın azalacağını hissederdim, hâlâ da bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Böylece ağırlıklı olarak kültürle -felsefe, edebiyat, tiyatro, film, müzik- ilgilenmeye başladım. Bir ortak algı, paylaşım, yalnızlığa son verecek bir şey arıyordum; hayali bir arkadaş gibi. Bunların hepsini kitaplarda buldum ve böylece yazar olmaya karar verdim.

    -Yani yazmak sizin için bir nevi terapi…

    Bence yazma tutkusu, yalnızlıktan ve hüznü kelimelerle onarma arzusundan geliyor. Üzüntünüzü kelimelere döktüğünüzde, bir şekilde azaldığını hissedersiniz.

  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU