Said-i Nursi ve Rüyası (İntikam)…


Said-i Kürdi (Nursi)’nin İntikamı
Said-i Nursi’nin Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yaşamı, Kürt isyanlarıyla ve cumhuriyet rejimini İslamcı/hilafetçi bir
yapıya dönüştürme girişimleriyle iç içe geçerken, sürgün-mahkeme-ceza sarmalından kurtulamaz.
1932’de tutuklandı, 1934’te Isparta’ya sürüldü. 1935’te Eskişehir’de 11 ay hapse mahkûm oldu. 1936’da Kastamonu’ya
sürüldü.
Kastamonu’da yedi yıl kalan Said-i Nursi, yörenin zenginlerinden Taşköprülü Sadık Demireller (1902–1979) ile birlikte
yaşadı. “Miralay Sadık Bey” diye de anılan bu yeni “talebe” onun parasal destekçisi oldu; yemeğini yaptı, hatta
ayaklarını da yıkadı.
Sürgünde yaşadığı ev giderek bir merkez oldu. Ünü ve etkisi giderek yayıldı. İbrahim Fakazlı’nın anlattıkları bu etkiye iyi
bir örnek oluşturmaktadır:
“İkinci Cihan savaşında ihtiyat askeri iken bir gece rüyamda karargâh çadırında oturuyorduk. O sırada askerler bana
dediler ki, ‘Peygamber Efendimiz (a.s.m.) karargâhımıza geldi.’ …Birden karşımda kendilerini gördüm. Belinde yerlere
değen kılıç, başında o zamana kadar hiç görmediğim uzun bir sarık, ayağında normal bir şalvar, üzerinde göğsü açık bir
gömlek, çok nurani sakalsız, bıyıklı bir zat. Ağlayarak kendimi ayaklarına attım.”
Böylece rüyada da olsa, peygamberin fiziksel tarifini yapan Fakazlı, daha sonra Kastamonu’ya gittiğini ve rüyasında
gördüklerinin benzerini yaşadığını anlatmaktadır. Rüyaya inancın hiç kimseye bir zararı yoktur, ama başka kişiler
üstünde egemenlik kurmak için kullanılması ya da kullandırılması daha sonra örnekleriyle göreceğimiz gibi, kişisel ve
toplumsal zararlara yol açabilmektedir. İbrahim Fakazlı’nın rüyasına dönelim:
“Zira ben üstadımızı görür görmez, askerde gördüğüm rüya gözümün önüne geldi. Rüyada Peygamber Efendimizi
aynı sarık, aynı kıyafet ve aynı endam ve nuraniyet içinde görmüştüm. Bunun için şaşkın ve perişan bir halde ağlayarak
Üstadın mübarek ayaklarına kapanmışım, ‘Ancak gelebildim’ diyemiyordum.”
Said-i Nursi bağlılarının rüyaları kendi yaşamlarını etkilemekle kalmaz aynı zamanda adaletin yerine getirilmesinde de
ana etken olur. T.C. yargıçlarından Abdurrahman Şeref, gördüğü ‘rüya’nın etkisiyle nasıl mahkeme kararı verdiğini
anlatarak ilginç bir örnek oluşturmaktadır:
“1- Ben Said-i Nursi’nin ‘Tefrikaya düşmeyin. Birleşin, vahdette kuvvet var, nitekim üç ayrı elif üç eder. Yan yana
gelirse (111) eder’ teşbihini çok beğenir, hemen her yeri düştükçe söylerdim… 2-Kararın yazılması sırasında rüyamda
İmam-ı Gazali Hazretlerini gördüm, ‘Kararını okudum ve çok beğendim’ dedi. 3-Rüyamda Celalüddini Suyuti Hazretlerini
gördüm. Elinden öptüm, alnımdan öptü… 4-Rüyamda Hazret-i Ali’yi gördüm, ‘Bana yardım etmiyorsunuz‘ dedim. Harp
kıyafeti içerisinde idi, gülümsedi. ‘Yardım ediyoruz, ediyoruz…’ dedi…”
Yargıç dava kararını rüyasında bağlamaya kararlıdır ama uygun bir gerekçe yaratmak için rüyasından bir süre daha
yararlanmak ve davayı buna göre sonuçlandırmak gereksinimin duymaktadır:
“5- Rüyamda Ali Himmet Berki’yi gördüm. ‘28 buraya gel’ dedi. Koşarak gittim, ‘eğil’ dedi. Eğildim. Sağ göğsüme bir
madalya taktı. ‘Bu nedir efendim?’ dedim. Cevap verdi: ‘Gerekçeli olarak yazdığınız bir karardan dolayı…’ Uyandım. Ve,
derhal rüyamı yazdım.”
Yargıç Abdurrahman Şeref’in Hz. Peygamber’i gördüğü son rüyası mahkeme kararını bağlar….
Said-i Nursi’nin olabileceklere işaret eden sözleri de varislik yaklaşımı aydınlatmaktadır. O, daha önceleri, kendisini
mahkûm edecek olan yargıçlardan ve devlet yöneticilerinden öcünün nasıl alınacağını belirtiyordu:
“Beni öldürdükten sonra yaşayamayacaksınız! Kahhar bir el ile, cennetiniz ve mahbubunuz olan dünyadan tardedilip
ebedî zulümata çabuk atılacaksınız! Arkamdan, pek çabuk sizin Nemrudlaşmış reisleriniz gebertilecek, yanıma
gönderilecek. Ben de huzur-u İlahîde yakalarını tutacağım. Adalet-i İlahiye, onları esfel-i safiline atmakla intikamımı
alacağım!”
Said-i Nursi’nin hoşgörüsü yoktur. Düşmanı olarak bellediği kişileri beyinlerini bomba ile dağıtmakla tehdit eder:
“Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz, bana ilişmeyiniz! İlişseniz, intikamım muzaaf
(katmerli) bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlahîden ümid ederim ki: Mevtim, hayatımdan
ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak!
Cesaretiniz varsa ilişiniz!
Yapacağınız varsa, göreceğiniz de var!”
_____________________Mustafa Yıldırım

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın

Adelina Sfishta

Okuyanlar Özgür Olmalı

Evrim Teorisi Online

Evrim hakkında herşey...

Virginia Woolf

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.

ODILA BLOGGER by OAS

Turkish Geeks on Life & Politics...

YAŞAMAK ŞAKAYA GELMEZ

Facebook adreslerimiz: http://www.facebook.com/ata.fecob - http://www.facebook.com/pages/fvco/107464239362228

Komeleya Çand û Integrasyon a Kurd Luzern

Kürdischer Kultur und Integrationsverein Luzern/Mythenstrasse7,6003 Luzern

eren@home ~ $

Açık Kaynak, Linux, Programlama Dilleri, Amatör Telsizcilik gibi konular üzerine düşünceler

Ata FE COB

"En büyük yenilgimiz, bir alternatif fikrini kaybetmiş olmamızdır." ___Michael Lebowitz

WordPress.com

WordPress.com is the best place for your personal blog or business site.

CHP SULTANGAZİ

"Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde 'HAYIR' diyebilme yetisidi" E. Fromm. ________“12 Eylül’de ‘HAYIR’ oyu vererek tokat atın, okyanus ötesinden de duyulsun” KILIÇDAROĞLU