Akıl, Bilim ve Din… Ülkemizdeki Durum…
”Toplumumuzun bilimsel üretimi, kişisel performansların toplamı değil, tümel eğitimsel, bilgisel ve görgüsel birikimin, toplumu idare edenlerine ve topluma mal edilmiş olması sorunudur. Türkiye’de böyle bir özümseme söz konusu değildir. Akılla inancın kavgası, Batı’nın dünyaya egemen kültürünün ve bilimsel üstünlüğünün birkaç yüzyıllık bir süreç içinde gelişmesi sonucudur. Bu Batı’yı tanımlar. Bilim bir yaşam yoludur. Batılı toplumların bu kavgaya getirdikleri çözüm, Kilise’nin devlet idaresindeki etkisini yok ederek olmuştur.
Atatürk Cumhuriyeti’nin temel felsefesi de bundan ibarettir. Kısaca Devlet’in din ile kavgası değil, Devlet’in idaresinin akla emanet edilmesidir. Türkiye’de bilimsel ortamın toplum katında oluşmamasının nedeni, Osmanlı bilgi çölünün ıssızlığından kaynaklanıyor. Bu gelenekte,
1) Felsefe yokluğu,
2) Bilimsel söylemde kavramsal düşünce yokluğu,
3) Düşün alanında eleştiri yokluğu,
4) Nesnel gözlem yoksunluğu.
Bu entelektüel ölçütler olmayınca bilimsel ortam da oluşmamıştır. Dolayısıyla ne idarecilerde, ne patronlarda ne de halkta bilimsel motivasyon yoktur. Bunun yokluğu öğretim kurumlarının çağdaş düzeyde gelişmesine engel olmaktadır. 20. yüzyılın yarısından bu yana başarılı insan paradigması olarak topluma sunulan paralı insandır. Böyle bir ortamda bilimsel tavır bilimsel yaratıcılık kuşkusuz gelişmez.”
____________ Doğan Kuban…
Sizlerden Gelen Yorumlar…